فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي أَيَّامٍ نَحِسَاتٍ لِنُذِيقَهُمْ عَذَابَ الْخِزْيِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَخْزَىٰ ۖ وَهُمْ لَا يُنْصَرُونَ |
ARAPÇA LATİN |
Fe erselnâ aleyhim rîhan sarsaran fî eyyâmin nahisâtin li nuzîkahum azâbel hizyi fîl hayâtid dunyâ, ve le azâbul âhireti ahzâ ve hum lâ yunsarûn(yunsarûne). |
|
DİYANET İŞLERİ |
Biz de onlara dünya hayatında zillet azabını tattırmak için o mutsuz kara günlerde üzerlerine dondurucu bir rüzgâr gönderdik. Ahiret azâbı elbette daha rezil edicidir. Onlara yardım da edilmez. |
|
DİYANET VAKFI |
Bundan dolayı biz de onlara dünya hayatında zillet azâbını tattırmak için o uğursuz günlerde soğuk bir rüzgâr gönderdik. Ahiret azabı elbette daha çok rüsvay edicidir. Onlara yardım da edilmez. |
|
ELMALILI SADE |
Biz de kendilerine dünya hayatında zillet azabını tattırmak için uğursuz günlerde üzerlerine sarsar rüzgarı (dondurucu veya çok gürültülü bir kasırga) gönderdik. Elbette ki, ahiret azabı daha zahmetlidir; hem de onlar kurtarılamayacaklardır. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
Artık Biz de onların üzerlerine uğursuz günlerde pek ziyâde soğuk bir rüzgâr gönderdik ki, onlara dünya hayatında bir zillet azabını tattıralım ve elbette ki, ahiret azabı daha ziyâde zilletlidir ve onlar yardım da olunmazlar. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Biz de onlara dünya hayatında rezillik azabını taddırmak için o uğursuz günlerde, üzerlerine dondurucu bir rüzgar gönderdik. Ahiret azabı ise daha da kepazeliktir ve onlara hiç yardım edilmez. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Derken onlara, dünyâ yaşayışında, aşağılık azâbını tatsınlar diye uğursuz günlerde bir kasırgadır, yolladık ve elbette âhiret azâbı, daha da aşağılatıcıdır ve onlar, bir yardım da görmezler. |
|
İBN-İ KESİR |
Böylece uğursuz günlerde dünya hayatında rüsvaylık azabını tattıralım diye Biz de onların üzerine şiddetli bir rüzgar gönderdik. Ahiret azabı ise, elbet daha horlayıcıdır. Onlara yardım da edilmez. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Böylece biz de onlara dünya hayatında aşağılanma azabını taddırmak için, o uğursuz (felâketler yüklü) günlerde üzerlerine ´kulakları patlatan bir kasırga´ gönderdik. Ahiret azabı ise daha da bir aşağılanmadır. Ve onlara yardım edilmeyecektir. |
|
BEKİR SADAK |
Rezillik azabini onlara dunya hayatinda tattirmak icin ugursuz gunlerde uzerlerine dondurucu bir kasirga gonderdik. Ahiret azabi ise daha cok alcalticidir ve onlar yardim da gormezler. |
|
CELAL YILDIRIM |
Bu yüzden üzerlerine o uğursuz günlerde bir kasırga gönderdik, bunu Dünya hayatında onlara rezillik rüsvaylık azabını tattırmak için yaptık. Âhiret azabı ise daha rüsvay edicidir ve onlar yardım da göremezler. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
Bundan dolayı biz de, dünyâ hayâtında zillet azabını kendilerine tatdırmamız için, uğursuz uğursuz günlerde üzerlerine çok gürültülü bir bora gönderdik. Âhiret azâbı elbet daha horlayıcıdır. Onlara (hiç bir suretle) yardım da olunmaz. |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Biz de, perişanlık azabını dünya hayatında kendilerine taddıralım diye, uğursuz günlerde üzerlerine kavurucu bir rüzgâr (kasırga) gönderdik. Elbette ahiret azabı (dünyadakinden) daha şiddetlidir, daha perişan düşürücüdür. Hem de onlar, (Allah’ın azabından) kurtarılmıyacaklardır. |
|
ALİ BULAÇ |
Böylece Biz de onlara dünya hayatında aşağılanma azabını taddırmak için, o uğursuz (felaketler yüklü) günlerde üzerlerine ´kulakları patlatan bir kasırga´ gönderdik. Ahiret azabı ise daha (büyük) bir aşağılanmadır. Ve onlara yardım edilmeyecektir. |
|