بَلْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُمْ فَهُمْ فِي أَمْرٍ مَرِيجٍ |
ARAPÇA LATİN |
Bel kezzebû bil hakkı lemmâ câehum fe hum fî emrin merîcin. |
|
DİYANET İŞLERİ |
Hatta gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar. Artık onlar kararsız bir hâldedirler. |
|
DİYANET VAKFI |
Bilakis onlar, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler. |
|
ELMALILI SADE |
Doğrusu, gerçek kendilerine geldiği zaman yalanladılar da şimdi karmakarışık bir ıstırap içindeler. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
(4-5) Muhakkak ki, yer onlardan neyi eksiltirse Biz bilmişizdir ve Bizim nezdimizde hıfzedici bir kitap vardır. Fakat kendilerine geldiği vakit hakkı tekzîp ettiler. İmdi onlar karmakarışık bir ızdırap içindedirler. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Doğrusu onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Hayır, gerçek olan Kur´ân, onlara gelince yalanladılar da şimdi darmadağın bir işe daldılar. |
|
İBN-İ KESİR |
Hayır, onlar; hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi de şaşırmış bir haldedirler. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Hayır, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar, derin bir sarsıntı içinde bulunuyorlar. |
|
BEKİR SADAK |
Hayir; onlar, gercek kendilerine gelince onu yalanladilar; kararsizlik icindedirler. |
|
CELAL YILDIRIM |
(4-5) Biz, muhakkak yerin onlardan neyin (çürütüp) eksilttiğini biliriz. Yanımızda (her şeyin yazılı bulunduğu) muhafazalı bir kitap vardır. Hayır, onlar hakk kendilerine gelince yalanladılar. Bu bakımdan onlar, kararsızlık ve perişanlık içindedirler. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
Hayır, onlar, kendilerine hak gelince (onu) tekzîb etdiler. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler. |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Doğrusu, kendilerine hak (Kur’an ve Peygamber) gelince yalanladılar da, şimdi muztarıb bir haldedirler. |
|
ALİ BULAÇ |
Hayır, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar, derin bir sarsıntı içinde bulunuyorlar. |
|