فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ |
ARAPÇA LATİN |
Fe keyfe kâne azâbî ve nuzur(nuzuri). |
|
DİYANET İŞLERİ |
Azabım ve uyarılarım nasılmış, (gördüler)! |
|
DİYANET VAKFI |
Nasılmış benim azabım ve uyarılarım! |
|
ELMALILI SADE |
Bak nasılmış azabım ve uyarılarım? |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
(21-22) O halde nâsıl olmuş oldu azabım ve tehditlerim? Ve kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen var mı? |
|
FİZİLALİL KURAN |
Peki benim azabım ve uyarılarım nasılmış? |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Derken nasıldı azâbım benim ve korkutuşlarım? |
|
İBN-İ KESİR |
İşte Benim azabım ve tehditlerim nasılmış? |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Şu halde benim azabım ve uyarıp korkutmam nasılmış? |
|
BEKİR SADAK |
Benim azabim ve uyarmam nasilmis? |
|
CELAL YILDIRIM |
(20-21) İnsanları bulundukları yerden söküp atıyordu da her biri sanki kökünden devrilen birer hurma kütüğüne benziyordu. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
İşte benim azabım ve (bundan evvel) tehdîdlerim nice imiş(düşünün). |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
İşte (bak, Ey Rasûlüm), nasıl oldu azabım ve tehdidlerim!... |
|
ALİ BULAÇ |
Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış? |
|