فَذَاقَتْ وَبَالَ أَمْرِهَا وَكَانَ عَاقِبَةُ أَمْرِهَا خُسْرًا |
ARAPÇA LATİN |
Fe zâkat ve bâle emrihâ ve kâne âkıbetu emrihâ husrâ(husren). |
|
DİYANET İŞLERİ |
Böylece yaptıklarının cezasını tattılar ve işlerinin sonu tam bir hüsran oldu. |
|
DİYANET VAKFI |
Böylece onlar da yaptıklarının karşılığını tatmışlar ve işlerinin sonu tam bir hüsran olmuştur. |
|
ELMALILI SADE |
O şekilde yaptığının cezasını tattı ve işinin sonucu bir hüsran oldu. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
Artık işlerinin vebalini tattı ve işlerinin sonu bir hüsrândan ibaret oldu. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Onlar yaptıklarının karşılığını tatmışlardır. İşlerinin sonu tam bir hüsran olmuştur. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Derken yaptıklarının vebâlini tatmışlardır da işlerinin sonu, ziyan olup gitmiştir. |
|
İBN-İ KESİR |
Onlar, yaptıklarının karşılığını tatmışlardır. İşlerinin sonu ise hüsran olmuştur |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Artık o (ülkelerin halkı), yaptığı kötülüğü taddı ve işinin sonucu da bir hüsran oldu. |
|
BEKİR SADAK |
Onlar, islerinin karsiligini tattilar; islerinin sonu husran oldu. |
|
CELAL YILDIRIM |
Böylece onlar, yaptıklarının vebalini tattılar da işlerinin sonu hüsran oldu. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
İşte o (her memleket halkı) yapdığının ağırlığını tatmış, işinin sonu bir hüsran (ve helak) olmuşdur. |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Öylece küfürlerinin cezasını taddılar ve işlerinin sonu bir hüsran oldu. (Ahirette de bir perişanlık içindeler.) |
|
ALİ BULAÇ |
Artık o (ülkelerin halkı), yaptığı kötülüğü taddı ve işinin sonucu bir hüsran oldu. |
|