وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَىٰ |
ARAPÇA LATİN |
Ve huve bil ufukil a’lâ. |
|
DİYANET İŞLERİ |
(5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu. |
|
DİYANET VAKFI |
(5-7) Çünkü onu güçlü kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri (Cebrail) öğretti. Sonra en yüksek ufukta iken asıl şekliyle doğruldu. |
|
ELMALILI SADE |
O en yüksek ufukta idi. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
(6-7) Bir kuvvet sahibi ki, hemen dosdoğru göründü. Ve o, en yüksek bir sema kıyısında idi. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Yüce ufuktayken. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Ve o, en yüce tanyerindeydi. |
|
İBN-İ KESİR |
Ve o; en yüce ufukta idi. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
O, en yüksek bir ufuktaydı. |
|
BEKİR SADAK |
(5-7) Ona, cetin kuvvetlere sahip ve guclu olan Cebrail ogretmistir; en yuksek ufukta iken dogruluvermis. |
|
CELAL YILDIRIM |
(5-6-7) Onu O´na, çok çetin güce sahip olan Melek (Cebrail) öğretti ki, o güzel bir görünümdedir ve en yüksek ufukta iken doğruldu. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
O, en yüksek ufukda idi. |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Ve o (Cebrâil) yüksek ufukta idi. |
|
ALİ BULAÇ |
O, en yüksek bir ufuktaydı. |
|