فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِيَ يَا مُوسَىٰ |
ARAPÇA LATİN |
Fe lemmâ etâhâ nûdiye yâ mûsâ. |
|
DİYANET İŞLERİ |
Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ!” |
|
DİYANET VAKFI |
Oraya vardığında kendisine (tarafımızdan): Ey Musa! diye seslenildi: |
|
ELMALILI SADE |
Ona vardığı zaman, kendisine şöyle seslenildi: «Ey Musa! |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
Vaktâ ki, ateşin yanına geldi. «Ya Mûsa!» diye nidâ olundu. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Ateşin yanına gelince kendisine şöyle seslenildi; «Ey Musa!» |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Ateşe doğru gidince ona seslenildi: Ey Mûsâ. |
|
İBN-İ KESİR |
Ateşin yanına gelince; kendisine: Ey Musa, diye seslenildi. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Nitekim ona gidince, kendisine seslenildi: «Ey Musa.» |
|
BEKİR SADAK |
Musa atesin yanina gelince: «Ey Musa!» diye seslenildi: |
|
CELAL YILDIRIM |
(11-12) Musâ ateşe varınca, «Ey Musâ !» diye seslenildi: «Şüphesiz ki ben senin Rabbinim; ayakkaplarını çıkar, çünkü sen gerçekten kutsal vadi Tûr´da bulunuyorsun. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
İşte (Musa) ona gidince kendisine (şöyle) nida olundu: «Ey Musa». |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Ateşe vardığı zaman, şöyle çağrıldı: “Ey Musa! |
|
ALİ BULAÇ |
Nitekim ona gidince, kendisine seslenildi: "Ey Musa." |
|