مَا تَذَرُ مِنْ شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ |
ARAPÇA LATİN |
Mâ tezeru min şey’in etet aleyhi illâ cealethu ker remîm (remîmi ). |
|
DİYANET İŞLERİ |
Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu. |
|
DİYANET VAKFI |
Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu. |
|
ELMALILI SADE |
(O rüzgar) uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu çürütüp kül gibi ediyordu. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
(41-42) Ve Âd (kavminin kıssasında da (ibret vardır). O vakit ki, onların üzerine faidesiz, muzır rüzgarı gönderdik. Üzerine her uğradığı şeyi bırakmıyordu, illâ ki, onu çürümüş bir kül gibi kılmış oluyordu. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Nereden geçmiş, neye dokunmuşsa orasını ve o şeyi çürümüş kemiğe döndürmüştü. |
|
İBN-İ KESİR |
İsabet ettiği şeyi bırakmayıp toza çeviriyordu. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Üzerinden geçtiği her şeyi (olduğu gibi) bırakmıyor, mutlaka onu çürütüp kül gibi dağıtıyordu. |
|
BEKİR SADAK |
(41-42) Ad milletinin basindan gecende de ibret vardir: Onlarin uzerine, ugradigi her seyi birakmayip toza ceviren kuru bir ruzgar gonderdik. |
|
CELAL YILDIRIM |
(Kasırga) nerenin üzerine uğradıysa mutlaka orayı kül haline çeviriyordu. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
(Öyle bir rüzgâr ki) her uğradığı şey´i (yerinde) bırakmıyor, mutlakaa onu kül gibi savuruyordu. |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Öyle bir rüzgâr ki, uğradığı bir şeyi bırakmıyor, mutlak onu kül gibi savuruyordu. |
|
ALİ BULAÇ |
Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp-kül gibi dağıtıyordu. |
|