Kehf Suresi
 



AYET NO

MEAL

1 Hamd, Kitabı kulu üzerine indiren ve onda hiç bir çarpıklık kılmayan Allah´a aittir. Facebook'ta Paylaş
2 Dosdoğru (bir Kitaptır) ki, kendi katından şiddetli bir azabla uyarıp korkutmak ve salih amellerde bulunan mü´minlere müjde vermek için (onu indirdi) ; şüphesiz onlara güzel bir ecir vardır. Facebook'ta Paylaş
3 Onlar orda ebedi olarak kalıcıdırlar. Facebook'ta Paylaş
4 (Bu Kur´an) «Allah çocuk edindi» diyenleri uyarıp korkutmaktadır. Facebook'ta Paylaş
5 Bu konuda ne kendilerinin, ne de atalarının hiç bir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar yalandan başkasını söylemiyorlar. Facebook'ta Paylaş
6 Şimdi onlar bu söze (Kur´an´a) inanmayacak olurlarsa sen, onların peşi sıra esef ederek kendini kahredeceksin (öyle mi) ? Facebook'ta Paylaş
7 Şüphesiz biz, yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık; onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye. Facebook'ta Paylaş
8 Biz gerçekten (yeryüzü) üzerinde olanları kupkuru, çorak bir toprak yapabiliriz. Facebook'ta Paylaş
9 Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın? Facebook'ta Paylaş
10 O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: «Rabbimiz, katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).» Facebook'ta Paylaş
11 Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına (ağır bir uyku) vurduk. Facebook'ta Paylaş
12 Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık. Facebook'ta Paylaş
13 Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak aktarmaktayız. Gerçekten onlar, Rablerine iman etmiş gençlerdi ve biz de onların hidayetlerini arttırmıştık. Facebook'ta Paylaş
14 Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: «Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi´dir; ilah olarak biz O´ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız.» Facebook'ta Paylaş
15 «Şunlar, bizim kavmimizdir; O´ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah´a karşı yalan düzüp uydurandan daha zalim kimdir? Facebook'ta Paylaş
16 (İçlerinden biri demişti ki:) «Madem ki siz onlardan ve Allah´tan başka taptıklarından kopup ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın.» Facebook'ta Paylaş
17 (Onlara baktığında) Görürsün ki, güneş doğduğunda onların mağaralarına sağ yandan yönelir, battığında onları sol yandan keser geçerdi ve onlar da onun (mağaranın) geniş boşluğundalardı. Bu, Allah´ın ayetlerindendir. Allah, kime hidayet verirse, işte hidayet bulan odur, kimi de saptırırsa onun için asla doğru yolu gösterici bir veli bulamazsın. Facebook'ta Paylaş
18 Sen onları uyanık sanırsın, oysa onlar (derin bir uykuda) uyuşmuşlardır. Biz onları sağ yana ve sol yana çeviriyorduk. Onların köpekleri de iki kolunu uzatmış yatmaktaydı. Onları görmüş olsaydın, geri dönüp onlardan kaçardın, onlardan içini korku kaplardı. Facebook'ta Paylaş
19 Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık) . İçlerinden bir sözcü dedi ki: «Ne kadar kaldınız?» Dediler ki: «Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık.» Dediler ki: «Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin.» Facebook'ta Paylaş
20 «Çünkü onlar üzerinize çıkıp gelirlerse, sizi taşa tutarlar veya dinlerine geri çevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız.» Facebook'ta Paylaş
21 Böylece onları (Şehir halkına) duyurduk ki, Allah´ın vaadinin gerçek olduğunu ve kıyametin mutlaka geleceğini, onda asla şüphe olmadığını bilsinler. (Fakat onlar meseleyi böyle ele alacakları yerde) kendi aralarında onların (Mağarada uyuyanlar) durumunu tartışıyorlardı. Bazıları: «Onların üzerine bir bina yapın. Çünkü Rableri onları daha iyi bilendir,» dediler. Fakat onların işine galip gelenler ise: «Mutlaka onların üstüne bir mescit yapacağız» dediler. Facebook'ta Paylaş
22 (Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki: «Üç´tüler, onların dördüncüsü de köpekleridir.» Ve: «Beştiler, onların altıncısı köpekleridir» diyecekler. (Bu,) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. «Yedidirler, onların sekizincisi de köpekleridir» diyecekler. De ki: «Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında da kimse bilemez.» Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma. Facebook'ta Paylaş
23 Hiç bir şey hakkında: «Ben bunu yarın mutlaka yapacağım» deme. Facebook'ta Paylaş
24 Ancak: «Allah dilerse» (yapacağım, de) . Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: «Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip iletir.» Facebook'ta Paylaş
25 Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar, Facebook'ta Paylaş
26 De ki: «Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O´nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O´nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.» Facebook'ta Paylaş
27 Sana Rabbinin Kitabından vahyedileni oku. O´nun sözlerini değiştirici yoktur ve O´nun dışında kesin olarak bir sığınacak (makam) bulamazsın. Facebook'ta Paylaş
28 Sen de sabah akşam O´nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi ´istek ve tutkularına (hevasına) ´ uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme. Facebook'ta Paylaş
29 Ve de ki: «Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen küfre sapsın. Şüphesiz biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse, katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü bir içkidir o ve ne kötü bir destektir. Facebook'ta Paylaş
30 Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise; biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız. Facebook'ta Paylaş
31 Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orda altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup dayanırlar. (Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destek. Facebook'ta Paylaş
32 Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık, ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik. Facebook'ta Paylaş
33 İki bağ da yemişlerini vermiş, ondan (verim bakımından) hiç bir şeyi noksan bırakmamış ve aralarında da bir ırmak fışkırtmıştık. Facebook'ta Paylaş
34 (İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer) leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: «Ben, mal bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm.» Facebook'ta Paylaş
35 Daha sonra Cennet´ine girdi ve kendisine zulmederek: «Bunun hiç yok olacağını sanmam.» dedi. Facebook'ta Paylaş
36 «Kıyamet saati´nin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım.» Facebook'ta Paylaş
37 Kendisiyle konuşmakta olan arkadaşı ona dedi ki: «Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah) ı inkâr mı ettin?» Facebook'ta Paylaş
38 «Fakat, O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam.» Facebook'ta Paylaş
39 «Bağına girdiğin zaman, ´Maşallah, Allah´tan başka kuvvet yoktur´ demen gerekmez miydi? Eğer beni mal ve çocuk bakımından senden daha az (güçte) görüyorsan.» Facebook'ta Paylaş
40 «Belki Rabbim senin bağından daha hayırlısını bana verir, (seninkinin) üstüne de gökten ´yakıp yıkan bir afet´ gönderir de kaygan bir toprak kesiliverir.» Facebook'ta Paylaş
41 «Veya onun suyu dibe göçüverir de böylelikle onu arayıp bulmaya kesinlikle güç yetiremezsin.» Facebook'ta Paylaş
42 (Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Artık o, uğrunda harcadıklarına karşı avuçlarını (esefle) evirip çeviriyordu. O (bağın) çardakları yıkılmış durumdaydı, kendisi de şöyle diyordu: «Keşke Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım.» Facebook'ta Paylaş
43 Allah´ın dışında ona yardım edecek bir topluluk yoktu, kendi kendine de yardım edemedi. Facebook'ta Paylaş
44 İşte burda (bu durumda) velayet (yardımcılık, dostluk) hak olan Allah´a aittir. O, sevap bakımından hayırlı, sonuç bakımından hayırlıdır. Facebook'ta Paylaş
45 Onlara, dünya hayatının örneğini ver; gökten indirdiğimiz suya benzer, onunla yeryüzünün bitkileri birbirine karıştı, böylece rüzgârların savurduğu çalı çırpı oluverdi. Allah, her şeyin üzerinde güç yetirendir. Facebook'ta Paylaş
46 Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici süsüdür; sürekli olan ´salih davranışlar´ ise, Rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır. Facebook'ta Paylaş
47 Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün; onları bir arada toplamışız da, içlerinden hiç birini dışarda bırakmamışızdır. Facebook'ta Paylaş
48 Onlar senin Rabbine sıra sıra sunulmuşlardır. Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi bize gelmiş oldunuz. Hayır, siz, bizim size bir kavuşma zamanı tesbit etmediğimizi sanmıştınız değil mi? Facebook'ta Paylaş
49 (Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu günahkârların, onda olanlardan dolayı dehşetle korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: «Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp her şeyi sayıp döküyor?» Yapıp ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez. Facebook'ta Paylaş
50 Hani meleklere: «Adem´e secde edin» demiştik; İblis´in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir. Facebook'ta Paylaş
51 Göklerin ve yerin yaratılışında da, kendi nefislerinin yaratılışında da Ben onları şahid tutmadım. Ben, saptırıcıları yardımcı güç de edinmedim. Facebook'ta Paylaş
52 «Benim ortaklarım sandığınız şeyleri çağırın» (diye küfre sapanlara) diyeceği gün; işte onları çağırmışlardır, ama onlar, kendilerine cevap vermemişlerdir. Biz onların aralarında bir uçurum koyduk. Facebook'ta Paylaş
53 Suçlu günahkârlar ateşi görmüşlerdir, artık içine kendilerinin gireceklerini de anlamışlardır; ancak ondan bir kaçış yolu bulamamışlardır. Facebook'ta Paylaş
54 Andolsun, bu Kur´an´da insanlar için Biz her örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsan, her şeyden çok tartışmacıdır. Facebook'ta Paylaş
55 Kendilerine hidayet geldiği zaman insanları inanmaktan ve Rablerinden bağışlanma dilemelerinden alıkoyan şey, ancak evvelkilerin sünnetinin kendilerine de gelmesi ya da azabın onları karşılarcasına kendilerine gelmesi(ni beklemeleri) dir. Facebook'ta Paylaş
56 Biz peygamberleri, müjde vericiler ve uyarıp korkutucular olmak dışında (başka bir amaçla) göndermemekteyiz. Küfre sapanlar ise, hakkı batıl ile geçersiz kılmak için mücadele etmektedirler. Onlar benim ayetlerimi ve uyarılıp korkutuldukları (azabı) alay konusu edindiler. Facebook'ta Paylaş
57 Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, onlara sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri) ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, onların kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik) kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar. Facebook'ta Paylaş
58 Senin Rabbin rahmet sahibi (ve) bağışlayıcıdır. Eğer, kazanmakta olduklarından dolayı onları (azabla) yakalayıverseydi, şüphesiz onlara azabı (bir an önce) çabuklaştırırdı. Hayır, onlar için bir buluşma zamanı vardır, onun dışında asla başka bir sığınak bulamayacaklardır. Facebook'ta Paylaş
59 İşte ülkeler (ve onların halkları), zulme saptıkları zaman onları yıkıma uğrattık; ve yıkımları için de bir buluşma zamanı tesbit ettik. Facebook'ta Paylaş
60 Hani Musa genç yardımcısına demişti: «İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim.» Facebook'ta Paylaş
61 Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık da) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu. Facebook'ta Paylaş
62 (Varmaları gereken yere gelip) geçtiklerinde (Musa) genç yardımcısına dedi ki: «Yemeğimizi getir bize, andolsun, bu yaptığımız yolculuktan gerçekten yorulduk.» Facebook'ta Paylaş
63 (Genç yardımcısı) dedi ki: «Gördün mü, kayaya sığındığımızda, ben balığı unutmuş oldum. Onu hatırlamamı Şeytan´dan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu.» Facebook'ta Paylaş
64 (Musa) Dedi ki: «Bizim de aradığımız buydu.» Böylelikle ikisi izleri üzerinde geriye doğru gittiler. Facebook'ta Paylaş
65 Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular. Facebook'ta Paylaş
66 Musa ona dedi ki: «Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?» Facebook'ta Paylaş
67 Dedi ki: «Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin.» Facebook'ta Paylaş
68 (Böyleyken) «Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?» Facebook'ta Paylaş
69 (Musa:) «İnşaallah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiç bir işte sana karşı gelmeyeceğim» dedi. Facebook'ta Paylaş
70 Dedi ki: «Eğer bana uyacak olursan, hiç bir şey hakkında bana soru sorma, ben sana öğütle anlatıp söz edinceye kadar.» Facebook'ta Paylaş
71 Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: «İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın.» Facebook'ta Paylaş
72 Dedi ki: «Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?» Facebook'ta Paylaş
73 (Musa:) «Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma» dedi. Facebook'ta Paylaş
74 Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: «Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın.» Facebook'ta Paylaş
75 Dedi ki: «Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?» Facebook'ta Paylaş
76 (Musa:) «Bundan sonra sana bir şey soracak olursam, artık benimle arkadaşlık etme. Benden yana bir özre ulaşmış olursun» dedi. Facebook'ta Paylaş
77 (Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip onlardan yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: «Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin.» Facebook'ta Paylaş
78 Dedi ki: «İşte bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız. Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim. Facebook'ta Paylaş
79 Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı.» Facebook'ta Paylaş
80 Çocuğa gelince, onun anne ve babası mü´min kimselerdi. Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve küfür zorunu kullanmasından endişe edip korktuk.» Facebook'ta Paylaş
81 Böylece, onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik.» Facebook'ta Paylaş
82 «Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte, senin onlara karşı sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu.» Facebook'ta Paylaş
83 Sana (Ey Muhammed,) Zu´l Karneyn hakkında sorarlar. De ki: «Size, ondan da, ´öğüt ve hatırlatma olarak´ (bazı bilgiler) vereceğim. Facebook'ta Paylaş
84 Gerçekten, biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik ve ona her şeyden bir yol (sebep) verdik. Facebook'ta Paylaş
85 O da, bir yol tutmuş oldu. Facebook'ta Paylaş
86 Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu, yanında da bir kavim gördü. Dedik ki: «Ey Zu´l-Karneyn, (istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin.» Facebook'ta Paylaş
87 Dedi ki: «Kim zulme saparsa biz onu azablandıracağız, sonra da Rabbine döndürülür, O da onu görülmemiş bir azabla azablandırıverir.» Facebook'ta Paylaş
88 Kim de iman eder ve salih amellerde bulunursa, onun için güzel bir karşılık vardır. Ona buyruğumuzdan da kolay olanını söyleyeceğiz.» Facebook'ta Paylaş
89 Sonra (yine) bir yol tutmuş oldu. Facebook'ta Paylaş
90 Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı ve onu (güneşi), kendileri için ona karşı bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu. Facebook'ta Paylaş
91 İşte böyle, onun yanında «özü kapsayan bilgi olduğunu» (veya yanında olup biten her şeyi) Biz (ilmimizle) büsbütün kuşatmıştık. Facebook'ta Paylaş
92 (92-93) Sonra (yine) bir yol tuttu. Nihayet iki dağ arasına ulaştığı zaman orada hiç söz anlamayan bir kavim buldu. Facebook'ta Paylaş
93 (92-93) Sonra (yine) bir yol tuttu. Nihayet iki dağ arasına ulaştığı zaman orada hiç söz anlamayan bir kavim buldu. Facebook'ta Paylaş
94 Dediler ki: «Ey Zu´l-Karneyn, gerçekten Ye´cuc ve Me´cuc, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaktalar, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?» Facebook'ta Paylaş
95 Dedi ki: «Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkân), daha hayırlıdır. Madem öyle, siz bana (insani) güçle yardım edin de, sizinle onlar arasında sapasağlam bir engel kılayım.» Facebook'ta Paylaş
96 «Bana demir kütleleri getirin,» iki dağın arası eşit düzeye gelince, «Körükleyin» dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra:) dedi ki: «Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim.» Facebook'ta Paylaş
97 Böylelikle, ne onu aşabildiler, ne de onu delmeye güç yetirebildiler. Facebook'ta Paylaş
98 Dedi ki: «Bu benim Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin va´di geldiği zaman, O, bunu dümdüz eder; Rabbimin va´di haktır.» Facebook'ta Paylaş
99 Biz o gün, bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıvermişiz. Sur´a da üfürülmüştür, artık onların tümünü bir arada toparlamışız. Facebook'ta Paylaş
100 Ve o gün, cehennemi, küfre sapanlara tam bir sunuşla sunmuşuz. Facebook'ta Paylaş
101 Ki onlar, beni zikretme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi, (Kur´an´ı) dinlemeye katlanamazlardı. Facebook'ta Paylaş
102 Küfre sapanlar, beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerini mi sandılar? Gerçekten biz cehennemi kâfirler için bir durak olarak hazırlamışız. Facebook'ta Paylaş
103 De ki: «Davranış (tarzı olan ameller) bakımından en çok hüsrana uğrayacak olanları size haber vereyim mi?» Facebook'ta Paylaş
104 «Onların, dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar.» Facebook'ta Paylaş
105 İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O´na kavuşmayı inkâr edenlerdir. Artık onların yapıp ettikleri boşa çıkmıştır, kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız. Facebook'ta Paylaş
106 İşte, küfre sapmaları, ayetlerimi ve peygamberlerimi alay konusu edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir. Facebook'ta Paylaş
107 İman edip salih amellerde bulunanlar; Firdevs cennetleri onlar için bir ´konaklama yeridir.´ Facebook'ta Paylaş
108 Onda ebedi olarak kalıcıdırlar, ondan ayrılmak istemezler. Facebook'ta Paylaş
109 De ki: «Rabbimin sözleri (ni yazmak) için deniz mürekkep olsa ve yardım için bir benzerini (bir o kadarını) dahi getirsek, Rabbimin sözleri tükenmeden önce, elbette deniz tükeniverirdi.» Facebook'ta Paylaş
110 De ki: «Şüphesiz ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim; yalnızca bana sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın.» Facebook'ta Paylaş