|
Suara Suresi
|
AYET NO |
MEAL |
1 |
Tâ, Sîn, Mîm. |
|
2 |
Bunlar, apaçık olan Kitabın ayetleridir. |
|
3 |
Onlar mü´min olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin (öyle mi?) |
|
4 |
Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir. |
|
5 |
Onlara Rahman (olan Allah)´tan yeni bir uyarı gelmeyiversin, hiç tartışmasız ondan yüz çevirirler. |
|
6 |
Gerçekten yalanladılar; fakat, alay konusu edinmekte oldukları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir. |
|
7 |
Yeryüzüne bir bakmadılar mı ki, biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik. |
|
8 |
Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü´min değildirler. |
|
9 |
Hiç şüphe yok, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlü olandır, merhamet sahibi olandır. |
|
10 |
Hani senin Rabbin, Musa´ya seslenmişti: «Zulmetmekte olan kavime git;» |
|
11 |
«Firavun´un kavmine. Hâlâ sakınmıyorlar mı?» |
|
12 |
Dedi ki: «Rabbim, kuşkusuz ben, onların beni yalanlamalarından korkmaktayım.» |
|
13 |
Göğsüm sıkışmakta, dilim dönmemektedir; bundan dolayı Harun´a da (elçilik görevini bildirmesi için Cibril´i) gönder.» |
|
14 |
«Üstelik, onların bana karşı (davasını savunacakları bir cinayet) suçu(m) var; bundan dolayı beni öldürmelerinden de korkmaktayım.» |
|
15 |
(Allah:) «Hayır,» dedi. «İkiniz de ayetlerimle gidin, hiç şüphesiz sizinle birlikteyiz (ve) işitmekteyiz.» |
|
16 |
«Gecikmeksizin Firavun´a giderek deyin ki: -Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi´nin elçisiyiz,» |
|
17 |
«İsrailoğullarını bizimle birlikte göndermen için (sana geldik).» |
|
18 |
(Gittiler ve Firavun:) Dedi ki: «Biz seni içimizde daha çocukkken yetiştirip büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?» |
|
19 |
«Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin.» |
|
20 |
(Musa) Dedi ki: «Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım.» |
|
21 |
«Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni peygamberlerden kıldı.» |
|
22 |
«Bana karşı lütuf dediğin nimet de, İsrailoğullarını köle kılmandan dolayıdır.» |
|
23 |
Firavun dedi ki: «Âlemlerin Rabbi nedir?» |
|
24 |
Dedi ki: «Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabbidir. Eğer ´kesin bilgiyle inanıyorsanız´ (böyledir).» |
|
25 |
Çevresindekilere dedi ki: «işitiyor musunuz?» |
|
26 |
(Musa:) Dedi ki: «O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir.» |
|
27 |
(Firavun) Dedi ki: «Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir.» |
|
28 |
«Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan her şeyin de Rabbidir» dedi (Musa). |
|
29 |
(Firavun) Dedi ki: «Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım.» |
|
30 |
(Musa) Dedi ki: «Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?» |
|
31 |
(Firavun) Dedi ki: «Eğer doğru sözlülerden isen, onu getir.» |
|
32 |
Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi. |
|
33 |
Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için ´parlayıp aydınlanıvermiş.´ |
|
34 |
(Firavun) Çevresindeki önde gelenlere: «Bu dedi». «Doğrusu bilgin bir büyücüdür.» |
|
35 |
«Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?» |
|
36 |
Dediler ki: «Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder,» |
|
37 |
«Bütün uzman, bilgin büyücüleri sana getirsinler.» |
|
38 |
Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde bir araya getirildi. |
|
39 |
Ve insanlara da: «Siz de toplanıyor musunuz?» dendi. |
|
40 |
«Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız.» |
|
41 |
Büyücüler geldiklerinde, Firavun´a: «Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten değil mi?» dediler. |
|
42 |
«Evet» dedi. «Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan da olacaksınız» |
|
43 |
Musa onlara dedi ki: «Atacağınızı atın.» |
|
44 |
Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: «Firavun´un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz» dediler. |
|
45 |
Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor. |
|
46 |
Anında büyücüler secdeye kapandılar. |
|
47 |
(Ve:) «Alemlerin Rabbine iman ettik» dediler. |
|
48 |
«Musa´nın ve Harun´un Rabbine.» |
|
49 |
(Firavun) Dedi ki: «Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Hiç tartışmasız, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp sallandıracağım.» |
|
50 |
«Hiç zararı yok» dediler. «Çünkü biz gerçekten Rabbimize dönücüleriz.» |
|
51 |
«Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bizim hatalarımızı bağışlayacağını ummaktayız.» |
|
52 |
Musa´ya da: «Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz» diye vahyettik. |
|
53 |
Bunun üzerine Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. |
|
54 |
«Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;» |
|
55 |
«Ve şüphesiz bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler. |
|
56 |
Biz ise uyanık bir toplumuz» (dedi). |
|
57 |
Böylelikle biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık; |
|
58 |
Hazinelerden ve soylu makam(lar) dan da. |
|
59 |
İşte böyle; bunlara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. |
|
60 |
Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular. |
|
61 |
İki topluluk birbirini gördükleri zaman, Musa´nın adamları: «Gerçekten yakalandık» dediler. |
|
62 |
(Musa:) «Hayır» dedi. «Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir.» |
|
63 |
Bunun üzerine Musa´ya: «Asanla denize vur» diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. |
|
64 |
Ötekileri de buraya yaklaştırdık. |
|
65 |
Musa´yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. |
|
66 |
Sonra ötekilerini suda boğduk. |
|
67 |
Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
|
68 |
Ve hiç şüphe yok, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
|
69 |
Onlara İbrahim´in haberini de aktar / oku: |
|
70 |
Hani, babasına ve kavmine: «Siz neye kulluk ediyorsunuz?» demişti. |
|
71 |
Demişlerdi ki: «Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz.» |
|
72 |
Dedi ki: «Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?» |
|
73 |
«Ya da size bir yararları dokunuyor mu veya zararları?» |
|
74 |
«Hayır» dediler. «Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk.» |
|
75 |
(İbrahim) Dedi ki: «Şimdi, neye tapmakta olduklarınızı gördünüz mü?» |
|
76 |
«Hem siz, hem de eski atalarınız?» |
|
77 |
«İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç» |
|
78 |
«Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O´dur;» |
|
79 |
«Bana yediren ve içiren O´dur;» |
|
80 |
«Hastalandığım zaman bana şifa veren O´dur;» |
|
81 |
«Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O´dur;» |
|
82 |
«Din (Ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını ummakta olduğum da O´dur;» |
|
83 |
«Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;» |
|
84 |
«Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver.» |
|
85 |
«Beni nimetlerle donatılmış cennetin mirasçılarından kıl,» |
|
86 |
«Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır.» |
|
87 |
«Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme,» |
|
88 |
«Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde» |
|
89 |
«Ancak Allah´a selim bir kalp ile gelenler başka.» |
|
90 |
(O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır. |
|
91 |
Cehennem de azgınlar için sergilenir. |
|
92 |
Ve onlara: «Tapınmakta olduklarınız nerede?» denilir. |
|
93 |
«Allah´ın dışında olan (ilah)lar; size yardımları dokunuyor mu veya kendilerine yardımları oluyor mu? |
|
94 |
Artık onlar ve azgınlar onun içine dökülüverilmiştir. |
|
95 |
Ve İblis´in bütün orduları da. |
|
96 |
Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki: |
|
97 |
«Andolsun Allah´a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz,» |
|
98 |
«Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk. |
|
99 |
«Bizi suçlu günahkârlardan başka saptıran da olmadı.» |
|
100 |
«Artık bizim için ne bir şefaatçi var,» |
|
101 |
«Ne de candan, yakın bir dost.» |
|
102 |
«Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik.» |
|
103 |
Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
|
104 |
Ve hiç şüphe yok, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
|
105 |
Nuh kavmi de gönderilen (peygamberler)leri yalanladı. |
|
106 |
Hani onlara kardeşleri Nuh: «Sakınmaz mısınız?» demişti. |
|
107 |
«Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.» |
|
108 |
«Artık Allah´tan korkup sakının ve bana itaat edin.» |
|
109 |
«Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.» |
|
110 |
«Artık Allah´tan korkup sakının ve bana itaat edin.» |
|
111 |
Dediler ki: «Sana, sıradan aşağılık insanlar uymuşken inanır mıyız?» |
|
112 |
Dedi ki: «Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur.» |
|
113 |
«Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir, eğer şuurundaysanız (anlarsınız.)» |
|
114 |
«Ve ben mü´min olanları kovacak değilim.» |
|
115 |
«Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcı korkutucuyum.» |
|
116 |
Dediler ki: «Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten taşa tutulanlardan olacaksın.» |
|
117 |
Dedi ki: «Rabbim, şüphesiz kavmim beni yalanladı.» |
|
118 |
«Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü´minleri kurtar.» |
|
119 |
Bunun üzerine, onu ve onunla birlikte olanları (insan ve hayvanlarla) yüklü gemi içinde kurtardık. |
|
120 |
Sonra bunun ardından geride kalanları da suda boğduk. |
|
121 |
Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
|
122 |
Ve hiç şüphe yok senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
|
123 |
Âd (kavmi) de gönderilen (peygamber)leri yalanladı. |
|
124 |
Hani onlara kardeşleri Hûd: «Sakınmaz mısınız?» demişti. |
|
125 |
«Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.» |
|
126 |
«Artık Allah´tan korkup sakının ve bana itaat edin.» |
|
127 |
«Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.» |
|
128 |
«Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz?» |
|
129 |
«Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?» |
|
130 |
«Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?» |
|
131 |
«Artık Allah´tan korkup sakının ve bana itaat edin.» |
|
132 |
«Bilmekte olduğunuz şeylerle size yardım edenden korkup sakının,» |
|
133 |
«Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti.» |
|
134 |
«Bahçeler ve pınarlar da.» |
|
135 |
«Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım.» |
|
136 |
Dediler ki: «Bizim için farketmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da.» |
|
137 |
«Bu, geçmiştekilerin geleneksel tutumundan başkası değildir.» |
|
138 |
«Ve biz azab görecek de değiliz.» |
|
139 |
Böylelikle onu yalanladılar, biz de onları yıkıma uğrattık. Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
|
140 |
Ve hiç şüphe yok, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
|
141 |
Semud (kavmi) de, gönderilen (peygamber)leri yalanladı. |
|
142 |
Hani onlara kardeşleri Salih: «Sakınmaz mısınız? demişti. |
|
143 |
«Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.» |
|
144 |
«Artık Allah´tan korkup sakının ve bana itaat edin.» |
|
145 |
«Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.» |
|
146 |
«Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?» |
|
147 |
«Bahçelerin, pınarların içinde.» |
|
148 |
«Ekinler ve yumuşak tomurcuklu can alıcı hurmalıklar arasında?» |
|
149 |
«Dağlardan da ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz?» |
|
150 |
«Artık Allah´tan korkup sakının ve bana itaat edin.» |
|
151 |
«Ve ölçüsüzce davrananların emrine de itaat etmeyin.» |
|
152 |
«Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmakta ve dirlik, düzenlik kurmamaktadırlar (ıslah etmemektedirler).» |
|
153 |
Dediler ki: «Sen ancak büyülenmişlerdensin.» |
|
154 |
«Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası da değilsin; eğer doğru sözlülerden isen, bu durumda bir ayet (mucize) getir görelim.» |
|
155 |
Dedi ki: «İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün su içme hakkı da sizindir.» |
|
156 |
«Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.» |
|
157 |
«Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman oldular.» |
|
158 |
Böylece azab da onları yakaladı. Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
|
159 |
Ve hiç şüphe yok, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
|
160 |
Lût (kavmi) de, gönderilen (peygamber)leri yalanladı. |
|
161 |
Hani onlara kardeşleri Lût: «Sakınmaz mısınız?» demişti. |
|
162 |
«Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.» |
|
163 |
«Artık Allah´tan korkup sakının ve bana itaat edin.» |
|
164 |
«Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.» |
|
165 |
«Siz insanlardan (cinsel arzuyla sadece) erkeklere mi gidiyorsunuz? |
|
166 |
«Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz.» |
|
167 |
Dediler ki: «Ey Lût, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın.» |
|
168 |
Dedi ki: «Gerçekten ben, sizin bu yapmakta olduğunuza öfke ile karşı olanlardanım.» |
|
169 |
«Rabbim, beni ve ailemi bunların yapmakta olduklarından kurtar.» |
|
170 |
Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık. |
|
171 |
Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç. |
|
172 |
Sonra geride kalanları yerle bir ettik. |
|
173 |
Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp korkutulanların yağmuru ne kadar da kötü. |
|
174 |
Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
|
175 |
Ve hiç şüphe yok, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır esirgeyendir. |
|
176 |
Eyke halkı da, gönderilen (peygamber)leri yalanladı. |
|
177 |
Hani onlara Şuayb: «Sakınmaz mısınız?» demişti. |
|
178 |
«Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.» |
|
179 |
«Artık Allah´tan korkup sakının ve bana itaat edin.» |
|
180 |
«Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.» |
|
181 |
«Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın.» |
|
182 |
«Dosdoğru olan terazi ile tartın.» |
|
183 |
«İnsanların eşyasını değerden düşürüp eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.» |
|
184 |
«Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan korkup sakının.» |
|
185 |
Dediler ki: «Sen ancak büyülenmişlerdensin.» |
|
186 |
«Sen, yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin ve biz senin gerçekte yalancılardan olduğunu sanmaktayız.» |
|
187 |
«Eğer doğru sözlülerden isen, bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver.» |
|
188 |
Dedi ki: «Rabbim, yapmakta olduklarınızı daha iyi bilmektedir. |
|
189 |
Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı. |
|
190 |
Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
|
191 |
Ve hiç şüphe yok, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
|
192 |
Gerçekten o (Kur´an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir. |
|
193 |
Onu Ruhu´l-Emin indirdi. |
|
194 |
Uyarıcı korkutuculardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir). |
|
195 |
Apaçık Arapça bir dille. |
|
196 |
Ve hiç şüphesiz, o (Kur´an), geçmişlerin kitaplarında da vardır. |
|
197 |
İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için ispatlayıcı bir delil (ayet) değil mi? |
|
198 |
Onu Arapça bilmeyen birine de indirmiş olsaydık, |
|
199 |
Böylece onlara karşı onu okusaydı, yine ona iman edecek değillerdi. |
|
200 |
Biz onu, suçlu günahkârların kalbine işte böyle geçirip yürüttük. |
|
201 |
Onlar, o pek acıklı azabı görünceye kadar ona inanmazlar. |
|
202 |
Artık o (azab), kendileri şuurunda olmadan onlara apansız gelecektir. |
|
203 |
Derler ki: «Bize bir süre tanınır mı?» |
|
204 |
Onlar, yine de azabımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar? |
|
205 |
Gördün mü; biz onları yıllarca yararlandırsak, |
|
206 |
Sonra kendilerine va´dolunan (azab günü) geliverse, |
|
207 |
Onların ´meta ile yararlandıkları´ şey, kendilerini (görecekleri azabtan) bağımsız kılamaz. |
|
208 |
Kendisi için bir uyarıcı, korkutucu olmaksızın, biz hiç bir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz. |
|
209 |
(Onlara) hatırlatma (yapılmıştır); biz zulmedenler değiliz. |
|
210 |
Onu (Kur´an´ı) şeytanlar indirmiş değildir, |
|
211 |
Bu, onlara yaraşmaz ve güç de yetiremezler. |
|
212 |
Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır. |
|
213 |
Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarıp yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun. |
|
214 |
(Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyarıp korkut. |
|
215 |
Ve mü´minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger. |
|
216 |
Eğer sana isyan edecek olurlarsa, artık de ki: «Gerçekten ben, sizin yapmakta olduklarınızdan uzağım.» |
|
217 |
Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan (Allah´) a tevekkül et. |
|
218 |
O, kıyam ettiğin zaman seni görmektedir. |
|
219 |
Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da. |
|
220 |
Hiç şüphe yok, O, işitendir, bilendir. |
|
221 |
Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? |
|
222 |
Onlar, ´gerçeği ters yüz eden´, günaha düşkün olan her yalancıya inerler. |
|
223 |
Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler. |
|
224 |
Şairler ise; gerçekten onlara da azgın sapıklar uyar. |
|
225 |
Görmedin mi; onlar, her bir vadide vehmedip durmaktadırlar; |
|
226 |
Ve gerçekten onlar, yapmayacakları şeyleri söylemektedirler. |
|
227 |
Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah´ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öçlerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir. |
|