Kehf Suresi
 



AYET NO

MEAL

1 (1-2-3-4) Hamd O Allah´a ki, (inkarcı sapıkları) kendi katından şiddetli bir azâb ile korkutmak; iyi-yararlı amellerde bulunan mü´minleri, içinde devamlı kalacakları güzel bir mükâfatla müjdelemek ve «Allah çocuk edindi» diyenleri uyarmak için kulu (Muhammed´e) kitabı indirdi ve onda hiçbir eğrilik meydana getirmedi; onu dosdoğru sapasağlam tuttu. Facebook'ta Paylaş
2 (1-2-3-4) Hamd O Allah´a ki, (inkarcı sapıkları) kendi katından şiddetli bir azâb ile korkutmak; iyi-yararlı amellerde bulunan mü´minleri, içinde devamlı kalacakları güzel bir mükâfatla müjdelemek ve «Allah çocuk edindi» diyenleri uyarmak için kulu (Muhammed´e) kitabı indirdi ve onda hiçbir eğrilik meydana getirmedi; onu dosdoğru sapasağlam tuttu. Facebook'ta Paylaş
3 (1-2-3-4) Hamd O Allah´a ki, (inkarcı sapıkları) kendi katından şiddetli bir azâb ile korkutmak; iyi-yararlı amellerde bulunan mü´minleri, içinde devamlı kalacakları güzel bir mükâfatla müjdelemek ve «Allah çocuk edindi» diyenleri uyarmak için kulu (Muhammed´e) kitabı indirdi ve onda hiçbir eğrilik meydana getirmedi; onu dosdoğru sapasağlam tuttu. Facebook'ta Paylaş
4 (1-2-3-4) Hamd O Allah´a ki, (inkarcı sapıkları) kendi katından şiddetli bir azâb ile korkutmak; iyi-yararlı amellerde bulunan mü´minleri, içinde devamlı kalacakları güzel bir mükâfatla müjdelemek ve «Allah çocuk edindi» diyenleri uyarmak için kulu (Muhammed´e) kitabı indirdi ve onda hiçbir eğrilik meydana getirmedi; onu dosdoğru sapasağlam tuttu. Facebook'ta Paylaş
5 (Allah çocuk edindi) iddiasiyle ilgili ne kendilerinin, ne de babalarının bir bilgisi var. Ağızlarından çıkan söz ne büyük! Onlar yalandan başka bir şey söylemezler. Facebook'ta Paylaş
6 Bu söze (Kur´ân´a) inanmıyacak olurlarsa, arkalarından üzüntü duyup hayıflanarak kendini yoksa tüketecek misin ? Facebook'ta Paylaş
7 Şüphesiz ki biz yeryüzünde bulunan şeyleri ona bir süs yaptık, tâ ki onlardan (insanlardan) hangisinin daha güzel-iyi amel ettiğini deneyelim. Facebook'ta Paylaş
8 Ve elbette biz yeryüzünün üstündeki şeyleri kuru bir toprak haline getiricileriz. Facebook'ta Paylaş
9 Yoksa sen mağara ve yazılı levha sahiplerini bizim şaşılacak âyetlerimizden mi sandın ? Facebook'ta Paylaş
10 Hani bir grup genç, mağaraya çekilmişler ve : «Ey Rabbimiz ! Bize kendi katından bir rahmet ver; işimizde doğruyu göster de bizi başarılı kıl» demişlerdi. Facebook'ta Paylaş
11 Bu sebeple mağarada nice yıllar onların kulakları üzerine (duymamaları için engel) koyduk. Facebook'ta Paylaş
12 Sonra da iki gruptan hangisinin mağarada ne kadar kaldıklarını daha iyi hesaplamasını belirlemek için onları uyandırıp kaldırdık. Facebook'ta Paylaş
13 Biz sana onların başından geçen olayı anlatıyoruz; onlar Rablerine imân eden bir grup genç idi; biz de onların doğru yolu bulup (Rablarına daha çok) bağlanmalarını artırdık. Facebook'ta Paylaş
14 Ve (hükümdarın karşısında) ayakta durup, «bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbıdır, ondan başka hiçbir tanrıya mümkün değil tapmayız ; bunun aksini söylersek ancak yalan söylemiş oluruz,» dedikleri zaman kalblerini (dayanma ve sebat gösterme duygusuyla) pekiştirdik. Facebook'ta Paylaş
15 İşte şu bizim milletimiz, Allah´tan başka ilâhlar edindiler; onların (ilâh) olduğuna karşılık açık delil ve belge getirselerdi ya.. Artık Allah´a karşı yalan uydurandan daha zâlim kim vardır? Facebook'ta Paylaş
16 Onlardan da, Allah´tan başka taptıklarından da ayrılıp çekildiğiniz zaman mağaraya yerleşin ki Rabbiniz üzerinize kendi rahmetinden yaysın ve işlerinizi de size uygun ve yararlı şekilde hazırlasın. Facebook'ta Paylaş
17 Bir görsen, Güneş doğunca mağaralarının sağına meyleder; batınca da onların sol tarafını kesip geçer. Onlar mağaranın genişçe bir yerinde idiler. Bu, Allah´ın açık belgelerinden biridir. Allah kimi doğru yola iletirse, o doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa, artık onun için irşâd edecek bir dost ve yardımcı bulamazsın. Facebook'ta Paylaş
18 Onları uyanık sanırsın, oysa uyku halindedirler; sağa sola onları çevirip dururuz. Köpekleri de iki kolunu eşiğine uzatmış vaziyette. Onları bir görseydin dönüp onlardan kaçardın ve için korku dolup ürperirdin. Facebook'ta Paylaş
19 Kendi aralarında birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırıp kaldırdık. Onlardan bir sözcü, «ne kadar burada eyleştiniz ?» dedi. «Ya bir gün, ya da daha az bir süre...» dediler. «Ne kadar kaldığımızı Allah daha iyi bilir. Şimdi siz şu gümüş paranızla birinizi şehre gönderin de daha iyi ve temiz bir yiyeceğe bakıp ondan size bir rızık getirsin ; (alış-veriş ederken) ince ve nazik davransın, sakın sizi birine sezdirmesin !» dediler. Facebook'ta Paylaş
20 Çünkü onlar elbette üzerinize çıkıp gelirlerse, ya sizi taşlayarak öldürürler, ya da kendi dinlerine döndürüler ve o takdirde ebediyen kurtuluş bulamazsınız. Facebook'ta Paylaş
21 Böylece, Allah va´dinin hak olduğunu, Kıyametin kopuşunda hiçbir şüphe bulunmadığını bilmeleri için (insanları) onların durumu hakkında bilgi sahipleri kıldık. Öyle ki, halk onların durumuyla İlgili kendi aralarında tartışıp duruyorlardı: «Onların üzerine bir bina yapın» diyorlardı. Halbuki Rableri onları çok iyi bilendir. Görüşleri üstün gelenler ise, «and olsun ki, onların üzerine elbette bir mescid kurmalıyız!» dediler. Facebook'ta Paylaş
22 Mağaradakiler üçtür, dördüncüleri köpekleridir, derler. Beştir, altıncıları köpekleridir, derler. Bu, gaybe taş atmaktır. Kimi de, yedidir, sekizincileri köpekleridir, derler. De ki: Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Onları pek az kimseden başkası bilmez. Onlar hakkında (şu) ortaya konulandan fazlasiyle tartışma ve onlar hakkında hiç kimseden bir şey sorma. Facebook'ta Paylaş
23 (23-24) Hiçbir şey için «ben bunu mutlaka yarın yapacağım» deme ; ancak Allah dilerse yapacağım, de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve de ki: Umulur ki Rabbim beni bundan daha yakın doğruya eriştirir. Facebook'ta Paylaş
24 (23-24) Hiçbir şey için «ben bunu mutlaka yarın yapacağım» deme ; ancak Allah dilerse yapacağım, de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve de ki: Umulur ki Rabbim beni bundan daha yakın doğruya eriştirir. Facebook'ta Paylaş
25 Onlar mağaralarında üçyüz yıl kaldılar ve dokuz da artırdılar. Facebook'ta Paylaş
26 De ki: Onların ne kadar kaldığını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybını (gizli kapalı hususlarını) bilmek Allah´a aittir. O ne güzel görür ve ne güzel işitir! Onların O´ndan başka bir dostu ve yardımcısı yoktur. O, hiç kimseyi hükmünde ortak tutmaz. Facebook'ta Paylaş
27 Artık sen Rabbinin kitabında sana vahyolunanı oku. O´nun sözlerini değiştirecek yoktur ve sen O´ndan başka bir dayanak ve sığınak da elbette bulamazsın. Facebook'ta Paylaş
28 Sabah akşam Allah´ın rızasını dileyerek Rabbına duâ edip yönelenlerle beraber kendine sabretme gücünü ver. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan (hakka gönül veren kimsesiz fakir mü´minlerden) ayırma ve bir de kalbini bizi anmaktan gaflete düşürdüğümüz, hevesinin peşine takılmış kimseye uyma. Zaten o işinde sınırı aşmıştır. Facebook'ta Paylaş
29 De ki: Hak, Rabbindendir; artık isteyen imân etsin, isteyen inkâra sapsın. Şüphesiz ki biz, zâlimler için ihata duvarları (şeklinde) her taraftan kendilerini kuşatacak bir ateş hazırlamışızdır. Eğer (susuzluktan) sızlanıp yardım isterlerse onlara, (içerken) yüzleri kavuran erimiş katran gibi kalınca bir su verilir. Ne kötü içecektir o! Ve Cehennem de ne fena oturulacak yerdir! Facebook'ta Paylaş
30 Şüphesiz ki, imân edip güzel f yararlı amellerde bulunanlar var ya,^ doğrusu biz güzel-yararlı amellerde! bulunanların ecrini (mükâfatını) boşa çıkarmayız. Facebook'ta Paylaş
31 İşte onlar için altlarından ırmaklar akan ADN Cennetleri var; orada altın bileziklerle süslenirler; ince ve kalın nefis ipekli yeşil kumaştan elbise giyerek tahtlar üzerine kurulurlar. Ne güzel sevap ve ne güzel oturulacak yerlerdir! Facebook'ta Paylaş
32 Onlara iki adamı misâl olarak ver: Birine iki üzümbağı vermiş ve ikisinin de etrafını hurmalarla çevirmişiz ve aralarında ekin meydana getirmişiz. Facebook'ta Paylaş
33 O iki bağ da yemişlerini verdi, hiçbir şey eksik bırakmadı ve ikisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık. Facebook'ta Paylaş
34 O adamın ayrıca geliri de var. O sebeple arkadaşıyla yüzyüze konuşurken ona dedi ki: Doğrusu ben hem malca senden zenginim, hem de aile fertleri bakımından senden daha aziz ve şerefliyim. Facebook'ta Paylaş
35 (35-36) Kendine yazık ederek bahçesine girdi ve, «bu bahçenin hiçbir zaman bozulup yok olacağını sanmıyorum; Kıyâmet´in kopacağını da zannetmiyorum. Ama eğer Rabbime döndürülürsem, bunun yerine daha hayırlısını bulurum» diyordu. Facebook'ta Paylaş
36 (35-36) Kendine yazık ederek bahçesine girdi ve, «bu bahçenin hiçbir zaman bozulup yok olacağını sanmıyorum; Kıyâmet´in kopacağını da zannetmiyorum. Ama eğer Rabbime döndürülürsem, bunun yerine daha hayırlısını bulurum» diyordu. Facebook'ta Paylaş
37 Arkadaşı onunla konuşurken cevap verip dedi ki: «Seni önce topraktan, sonra bir damla sudan yaratıp sonra da seni düzenleyip bir adam şekline sokan Rabbini mi inkâr ettin ?» Facebook'ta Paylaş
38 «Ama ben (derim ki) O Allah, benim Rabbimdir, hiçbir şeyi O´na ortak koşmam.» Facebook'ta Paylaş
39 «Bahçene girdiğin zaman beni malca ve evlâdca kendinden az görsen bile, maşaallah, kuvvet ancak Allah iledir, demeli değil miydin ?» Facebook'ta Paylaş
40 (40-41) «Olabilir ki Rabbim bana senin bahçenden daha hayırlısını verir ve seninkinin üzerine gökten bir âfet indirir de kaygan-verimsiz bir yere dönebilir veya suyu çekiliverir de artık bir daha onu arayıp bulamazsın.» Facebook'ta Paylaş
41 (40-41) «Olabilir ki Rabbim bana senin bahçenden daha hayırlısını verir ve seninkinin üzerine gökten bir âfet indirir de kaygan-verimsiz bir yere dönebilir veya suyu çekiliverir de artık bir daha onu arayıp bulamazsın.» Facebook'ta Paylaş
42 Beklenen oldu, meyvesini (felâket) her taraftan çevirdi. Sabahlayıp durumu görünce, ona harcadığına karşı ellerini oğuşturarak (hayıflanıyordu).! Bahçesi ise, çardakları çökmüş bir görünümdeydi. Ah keşke Rabbıma hiçbir şeyi ortak koşmasaydım ! diyordu. Facebook'ta Paylaş
43 Ona Allah´tan başka yardım edecek bir çevre ve topluluğu da yoktu; kendi kendine yardım edecek durumda da değildi. Facebook'ta Paylaş
44 İşte burada sâhiblilik, kuvvet ve yardım Hakk olan Allah´a aittir. O sevabca da, cezaca da (en âdil) en hayırlıdır. Facebook'ta Paylaş
45 Onlara Dünya hayatının misâlini şöyle ver: O, gökten indirdiğimiz suya benzer ki, onunla yeryüzünün bitkileri birbirine karışır, derken (çok geçmeden) rüzgârın savuracağı çer-çöpe döner. Allah her şeyin üstünde (sınırsız) kudret sahibidir. Facebook'ta Paylaş
46 Mal ve oğullar Dünya hayatının süsleridir. Baki kalan güzel-yararlı ameller ise Rabbının yanında se-vâbca da daha hayırlıdır, emel ve umutça da daha hayırlıdır. Facebook'ta Paylaş
47 O gün dağlan yerinden ayırıp yürütürüz. Yeryüzünü düz ve pürüzsüz görürsün. (İnsanları) kaldırıp mahşer alanına toplarız da onlardan hiçbirini geride bırakmamış oluruz. Facebook'ta Paylaş
48 (Hepsi de) saf saf Rabbınıza arzedilmişlerdir. And olsun ki, sizi ilk yarattığımız gibi bize geldiniz. Ama (ne yazık ki) size va´dimizi gerçekleştirecek bir yer ve zaman belirlemediğimizi iddia edip durdunuz. Facebook'ta Paylaş
49 Amel defteri konulmuştur. Suçlu günahkârların onda yazılı bulunanlardan titreyerek korktuklarını görürsün. «Eyvah bize, bu nasıl bir defterdir ki, küçük büyük bir şey bırakmayıp hepsini sayıp dökmüştür!» derler. (Dünya´da) işlediklerini (önlerinde) hazır bulurlar. Rabbin hiçbir kimseye haksızlık etmez. Facebook'ta Paylaş
50 Hani bir zamanlar meleklere, «Âdem´e secde edin» demiştik de onlar hemen secde etmişlerdi; ancak İblîs değil; o cinlerden idi, Rabbının buyruğunun dışına çıkmıştı. Böyle iken beni bırakıp da onu ve soyunu dostlar mı ediniyorsunuz ?! Oysa onlar size düşmandırlar. Zâlimler için ne kötü bir değiştirme ! Facebook'ta Paylaş
51 Ben onları, ne göklerle yerin yaratılışına, ne de kendilerinin yaratılışına şâhid kılmadım (hazır bulundurmadım) ve ben saptıranları da (hiçbir zaman) yardımcı edinmedim. Facebook'ta Paylaş
52 O gün (Allah) «iddia edip durduğunuz ortaklarımı çağırın» buyuracak. Onlar da çağıracaklar ama kendilerine onlar cevap veremiyecekler ; aralarına ateşten bir dere koyacağız. Facebook'ta Paylaş
53 Günahkâr suçlular Cehennem´i görürler de ona düşeceklerini iyice anlarlar, ama bundan çevrilip kurtulacak bir yer bulamıyacaklar. Facebook'ta Paylaş
54 And olsun ki biz bu Kur´ân´da insanlara (bilgiler, ibretler ve öğütler alınacak) her türlü misâli birer birer, tekrar tekrar açıkladık, insan her şeyden çok tartışıp durandır. Facebook'ta Paylaş
55 Kendilerine doğru yolu (gösteren) geldiği halde insanları imân etmekten ve Rablarından bağışlanmalarını dilemekten alıkoyan şey, kendilerine de öncekiler hakkında uygulanan (ilâhî) sünnetin gelmesini veya azabın kendilerine yönelip gelmesini (beklemeleridir). Facebook'ta Paylaş
56 Biz peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Küfredenler ise, hakkı bâtılla yerinden kaydırıp çürütmek için uğraşıp dururlar. Âyetlerimizi ve kendilerine yapılan uyarıları alay konusu edinirler. Facebook'ta Paylaş
57 Rabbının âyetleri kendine öğüt yollu hatırlatıldığı halde ondan yüzçevirenden ve ellerinin önce işleyip öne sürdüklerini unutandan daha zâlim kim vardır ? Şüphesiz ki biz onların kalbleri üzerine anlamalarını engelleyecek perdeler gerdik ve kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Onları doğru yola çağırsan, yine de doğru yolu asla bulamazlar. Facebook'ta Paylaş
58 Rabbin rahmet sahibi olup bağışlayandır. Eğer onları kazanıp elde ettiklerinden dolayı yakalayıp (hesaba çekseydi) elbette onlara azabı acele ederdi. Ama onlar için va´dedilen bir vakit vardır; (o vakit gelince artık) ondan kaçıp sığınılacak hiçbir yer bulamıyacaklardır. Facebook'ta Paylaş
59 İşte zulmettikleri zaman yok ettiğimiz kasabaların kalıntıları ortada) ! Onların da yok edilmelerine bir süre belirlemiştik. Facebook'ta Paylaş
60 Hani bir zaman Musa, genç (arkadaşına) ben iki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar hiç durmadan gideceğim, ya da (bu uğurda) yıllar geçireceğim, demişti. Facebook'ta Paylaş
61 ikisi, iki denizin birleştiği yere ulaşınca balıklarını unuttular. Balık ise, denize bir delikten girip yolunu bulmuştu. Facebook'ta Paylaş
62 Orayı geçtiklerinde Musa, genç arkadaşına, «azığımızı faize getir; and olsun ki, bu yolculuğumuzdan yorgun ve bitkin düştük, demişti.» Facebook'ta Paylaş
63 O da, «gördün mü, o kayaya sığındığımız vakit doğrusu ben balığı unutmuştum, onu hatırlamamı bana ancak şeytan unutturdu. Balık ise denizde şaşılacak şekilde yolunu tutup gitmiş,» dedi. Facebook'ta Paylaş
64 Musa ona: «Aradığımız bu ya» dedi ve izleri üzerine gerisin geri döndüler. Facebook'ta Paylaş
65 Böylece onlar kendisine yanımızdan bir rahmet verdiğimiz ve katımızdan bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular. Facebook'ta Paylaş
66 Musa ona dedi ki: «Öğretildiğin ilimden bana, doğruya iyiye ileten hususları öğretmen için sana uyayım mı ?» Facebook'ta Paylaş
67 O, «sen benimle beraber elbette pek sabredemezsin» dedi. Facebook'ta Paylaş
68 «İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin ?» Facebook'ta Paylaş
69 Musa ona: «İnşaallah beni sabırlı bulursun, hiçbir işde sana karşı gelmiyeceğim» dedi. Facebook'ta Paylaş
70 O: «O halde bana uyacaksan, ben sana anlatmadıkça hiçbir şeyden (sebep ve iç yüzünden) sorma» dedi. Facebook'ta Paylaş
71 Anlaşıp gittiler. Sonunda bir gemiye bindiler, derken o kul gemiyi deldi. Musa ona : «içindekilerini boğmak için mi onu deldin ? Doğrusu korkunç bir şey yaptın !» dedi. Facebook'ta Paylaş
72 O: «Ben sana demedim mi, benimle birlikte bulunmaya dayanamazsın ?» dedi. Facebook'ta Paylaş
73 Musa: «Unuttuğumdan dolayı bana çıkışma ve bu işimde bana zorluk çıkarma» dedi. Facebook'ta Paylaş
74 Derken yollarına devam ettiler ; sonunda bir oğlan çocuğuna rastladılar. O kul, o oğlanı öldürdü. Musa: «Bir cana karşılık olmaksızın tertemiz masum bir canı mı öldürdün ? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın !» dedi. Facebook'ta Paylaş
75 O, Musâ´ya : «Ben sana demedim mi, benimle beraber bulunmaya sabredemezsin ?» dedi. Facebook'ta Paylaş
76 Musâ ona: «Bundan böyle senden bir şey sorarsam, artık bana arkadaşlık etme» dedi. (Çünkü o zaman) benden yana özür (beyân edecek ortama) gelmişsin demektir. (Artık mâzur sayılabilirsin). Facebook'ta Paylaş
77 Yine yollarına devam ettiler, derken bir kasaba halkına vardılar ve onlardan yiyecek istediler. Onlar bu iki (yabancıyı) misafir edinmekten kaçındılar. O kasabada yıkılmağa yüz tutmuş bir duvara rastladılar; o kul onu doğrulttu. Musâ: «İsteseydin buna karşılık ücret alırdın» dedi. Facebook'ta Paylaş
78 O kul: «İşte bu benimle senin ayrılmamız! O sabredemediğin şeylerin yorumunu sana anlatacağım : Facebook'ta Paylaş
79 Gemiye gelince, o, denizde iş gören birkaç yoksulundu, onu kusurlu kılmak istedim ki arkalarında (veya önlerinde) her (sağlam) gemiyi zorla alan bir hükümdar bulunuyordu. Facebook'ta Paylaş
80 Oğlana gelince, onun ana-babası ikisi de mü´min kişilerdi, çocuğun onları azgınlığa ve küfre itmesinden endişe ettik. Facebook'ta Paylaş
81 Rablarının onun yerine onlara temizlikçe daha hayırlısını, merhametçe de daha yakınını vermesini diledik. Facebook'ta Paylaş
82 Duvara gelince, o, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti, altında onlar için bir hazine bulunuyordu ; ana-babaları da iyi insanlardı. Rabbim o iki çocuğun rüşde erip hazinelerini çıkarmalarını, kendi katından bir rahmet olarak diledi. Ben bu hususları kendi görüşümle yapmadım, işte sabredemediğin hususların yorumu budur!» dedi. Facebook'ta Paylaş
83 Sana Zülkarneyn´den soruyorlar. De ki: Ondan size bir haber anlatacağım : Facebook'ta Paylaş
84 Şüphesiz ki biz onu yeryüzünde kudretli biçimde yerleştirip imkân verdik ve ona (gereken) her şeyden (kolaylaştırıcı bir) sebep verdik. Facebook'ta Paylaş
85 O da bir sebebi (seçip ona göre) bir yol izledi. Facebook'ta Paylaş
86 Sonunda Güneş´in battığı yere (iyice batı cihetine) ulaştı; onu kara balçıklı bir suya batar (görünümünde) buldu. O kesimde bir millete rastladı. Biz de ona: «Ey Zülkarneyn ! Ya azaba uğratırsın, ya da haklarında güzel muamelede bulunabilirsin, (bu hususta serbestsin)» dedik. Facebook'ta Paylaş
87 De ki: Kim zulmederse, ona azâb edeceğiz; sonra da o Rabbına döndürülür. O da ona görülmedik bir azâb ile azâb eder. Facebook'ta Paylaş
88 Ama kim imân edip iyi-yararlı amelde bulunursa, ona da en güzel mükâfat vardır ve ona buyruğumuzdan kolay olanı söyleyeceğiz. Facebook'ta Paylaş
89 Sonra o başka bir yol tuttu. Facebook'ta Paylaş
90 Tâ ki Güneş´in doğduğu yere (iyice doğu kesimine) ulaşınca, Güneş´i öyle bir millet üzerine doğuyor buldu ki, onlara Güneş´ten korunacak bir siper yapmamıştık. Facebook'ta Paylaş
91 İşte böylece onun yanında olan her şeyi kuşatıp biliyorduk. Facebook'ta Paylaş
92 Sonra o başka bir yol tuttu. Facebook'ta Paylaş
93 Tâ ki, iki sed arasına ulaştığında, onların önünde neredeyse hiç söz anlamaz bir millete rastladı. Facebook'ta Paylaş
94 Onlar: «Ey Zülkarneyn ! Doğrusu şu Ye´cûc - Me´cûc yeryüzünde durmadan fesâd çıkarıyorlar; bizimle onlar arasında bir SED yapman için sana bir harç (gereken vergi ve masrafı) versek olmaz mı ?» Facebook'ta Paylaş
95 Zülkarneyn onlara dedi ki: «Rabbimin bana verdiği imkân, kudret ve iktidar daha hayırlıdır. Bununla beraber siz gücünüzle bana yardım edin de sizinle onlar arasına sağlam bir SED yapayım. Facebook'ta Paylaş
96 Bana demir kütleleri getirin». Bununla iki dağ arasını (doldurup eşit duruma gelince) Zülkarneyn, «körükleyin !» diye emretti. Sonunda demirler ateş haline gelince, «bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim» dedi. Facebook'ta Paylaş
97 Artık o Ye´cûc - Me´cûc ne onu aşabildiler, ne de bir gedik açmaya güç getirebildiler. Facebook'ta Paylaş
98 Zülkarneyn: «Bu Rabbimden verilen bir rahmettir. Rabbimin belirlediği vakit gelince bunu yerle bir eder. Rabbimin verdiği söz haktır, (hedefinden, amacından) şaşmaz,» dedi. Facebook'ta Paylaş
99 O gün onları bırakırız da dalgalanır halde kaynaşırlar. Sûr´a üflenince onları hep biraraya getiririz. Facebook'ta Paylaş
100 (100-101) Beni anmak (öğüdümü kabullenmek) hususunda gözle/i perdeli olup (Kur´ân´ı) dinlemeye tahammülleri olmayan kâfirlere o gün Cehennem´i gösterip karşı karşıya getiririz. Facebook'ta Paylaş
101 (100-101) Beni anmak (öğüdümü kabullenmek) hususunda gözle/i perdeli olup (Kur´ân´ı) dinlemeye tahammülleri olmayan kâfirlere o gün Cehennem´i gösterip karşı karşıya getiririz. Facebook'ta Paylaş
102 O küfredenler beni bırakıp kullarımı kendilerine yardımcı dost (ve ilâh) edineceklerini mi sanırlar ? Şüphesiz ki kâfirlere (Cehennem´i) konak olarak hazırladık. Facebook'ta Paylaş
103 De ki, (Kıyamet günü) amelleri cihetiyle en çok zarara uğrayanları size haber vereyim mi ? Facebook'ta Paylaş
104 Onlar ki Dünya hayatında inkârlarından dolayı işleri boşa gitmiştir. Oysa onlar güzel-yararlı İş yaptıklarını sanıyorlar. Facebook'ta Paylaş
105 Onlardır ki, Rablerinin âyetlerini ve O´na kavuşmayı inkâr etmişlerdir. O sebeple amelleri boşa gitmiştir. Kıyamet günü onlar için bir tartı tutmayacağız. Facebook'ta Paylaş
106 İşte bu inkârlarından, âyetlerimi ve peygamberlerimi alaya aldıklarından dolayı cezaları Cehennem´dir. Facebook'ta Paylaş
107 imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlara ise, Firdevs Cennetleri onlar için konaktır. Facebook'ta Paylaş
108 Orada ebedî kalırlar; başka yere çıkıp gitmek istemezler. Facebook'ta Paylaş
109 De ki: Rabbimin sözlerini (yazmak) için deniz(ler) mürekkep olsa ve bir o kadarı da ilâve edilse, Rabbimin sözleri bitmeden denizler tükenirdi. Facebook'ta Paylaş
110 De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım, (şu farkla ki) ilâhınızın bir tek ilâh olduğu bana vahyolundu. Artık kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse, iyi-yararlı amelde bulunsun ve Rabbına ibâdette (kullukta) hiçbir ortak tutmasın. Facebook'ta Paylaş