Hud Suresi
 



AYET NO

MEAL

1 Elif - Lâm - Râ. Bu bir kitabdır ki âyetleri sağlam esaslara, kuvvetli kesin delillere oturtulmuştur. Sonra da bir bir açıklanmıştır. Bu, yegâne hikmet sahibi ve her şeyden haberli (yüce kudret) katındandır. Facebook'ta Paylaş
2 Öyle ki, Allah´tan başkasına ibâdet etmiyesiniz. Ben de şüphesiz O´ndan (gönderilen) bir uyarıcı ve müjdeciyim. Facebook'ta Paylaş
3 Ve Rabbinizden bağışlanma isteyesiniz, sonra da O´na tevbe edesiniz ; tâ ki belli bir süreye kadar sizi güzel bir geçimle geçindirsin ve her fazîlet sahibine faziletini versin. Eğer yüzçevirirseniz, doğrusu ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım. Facebook'ta Paylaş
4 Dönüşünüz ancak Allah´adır. O´nun güç ve kudreti her şeye yeter. Facebook'ta Paylaş
5 Dikkat et ki, onlar O´ndan gizlenmek için göğüslerini katlayıp (iki) büklüm olurlar. Haberiniz olsun ki, elbiselerine büründüklerinde, Allah onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Şüphesiz ki Allah göğüslerde dönüp dolaşanı bilendir. Facebook'ta Paylaş
6 Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah´a ait olmasın. Onların yerleştikleri yeri de, tevdi´ edildikleri yeri de bilir. Bunların hepsi açık kitâbdadır. Facebook'ta Paylaş
7 O sizi denemek, hanginizin amelinin daha güzel olduğunu ortaya çıkarmak için gökleri ve yeri altı gün (devir)de yarattı ki Arş´ı da su üstünde idi. Eğer onlara, öldükten sonra dirilip kalkacaksınız, diyecek olsan, o küfredenler, «elbette bu açık bir sihirden başkası değildir!» diyecekler. Facebook'ta Paylaş
8 Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar geciktirecek olsak, «onu engelleyip alıkoyan nedir?» diyecekler. Bilin ki azâb onlara geldiği gün, artık kendilerinden çevrilecek değildir ve alaya aldıkları şey onları iyiden iyiye kuşatacaktır. Facebook'ta Paylaş
9 İnsana kendi tarafımızdan bir rahmet tattırdıktan sonra, onu ondan çekip alırsak, (bir de bakarsın ki) o çok umutsuz ve çok nankördür. Facebook'ta Paylaş
10 Eğer kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra nîmet tattırsak, and olsun ki o, «sıkıntılar ve kötülükler benden ayrılıp gitti» der. Şüphesiz ki o (bu durumda) çokça sevinir ve böbürlenir. Facebook'ta Paylaş
11 Ancak sabredip güzel-yararlı amellerde bulunanlar böyle değildirler. İşte bunlara bağışlanma ve büyük mükâfat vardır. Facebook'ta Paylaş
12 Onların O´na (sapık inkarcıların Peygamber´e) bir hazine indirmeli değil miydi veya onunla beraber bir melek gelmeli değil miydi ? demelerinden neredeyse sana vahyolunanın bir kısmını terkeder gibi oluyorsun ve bu sebeple göğsün daralıyor. (Unutma ki) sen ancak bir uyarıcısın. Allah ise, her şeyi düzenleyen, koruyan tek güven kaynağıdır. Facebook'ta Paylaş
13 Yoksa Kur´ân´ı O mu uydurdu diyorlar ? De ki: Öyle ise haydi onun gibi uydurma on sûre getirin ve sözünüzde doğrulardan iseniz, Allah´ tan başka gücünüzün yettiği (kadar) kimseleri (de yardımınıza) çağırın. Facebook'ta Paylaş
14 Eğer sizin (bu önerinize) olumlu cevap vermezlerse, bilin ki O, Allah´ın ilmiyle donatılarak indirilmiştir. O´ndan başka hiçbir ilâh yoktur, ancak O vardır. Artık siz teslimiyet gösterip İslâm´ı kabul etmez misiniz? Facebook'ta Paylaş
15 Dünya hayatını, onun süs ve şatafatını isteyenlere, Dünya´da işlediklerinin karşılığını tastamam veririz ve onlar burada bir zarara ve eksikliğe de uğratılmazlar. Facebook'ta Paylaş
16 İşte bunlar, öyle kimselerdir ki, Âhiret´de kendilerine ateşten başkası yoktur. Dünya´da işledikleri boşa gitmiştir ve yaptıklarının hepsi de değersiz ve anlamsızdır. Facebook'ta Paylaş
17 Rabbinden açık bir belge üzere olan ve onu, yine Rabbinden bir şâhid izleyen ve önünde de bir önder ve rahmet ölçüsü olan Musa´nın kitabı bulunan kimse, (sadece dünyalık isteyen ve şöhret peşinde koşan) gibi midir ? İşte bunlar Kur´ân´a inanırlar. Hangi zümre de onu inkâr eder, tanımazlık yaparsa, ateş onun va´dolunmuş yeridir. Ve sakın bu hususta şüpheci olma ! Çünkü Kur´ân Rabbinden (inen) hakkın-gerçeğin kendisidir. Ne var ki insanların çoğu inanmazlar. Facebook'ta Paylaş
18 Allah´a karşı yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir ? işte böyleleri Rablerinin huzuruna çıkarılırlar ; şâhidler de «Rablarına karşı yalan uyduranlar işte bunlardır I» derler. Haberiniz olsun ki, Allah´ın laneti zâlimleredir. Facebook'ta Paylaş
19 O zâlimler ki, Allah´ın yolundan alıkorlar, onu eğri göstermek isterler. Bunlar, evet bunlardır Âhiret´i inkâr edenler. Facebook'ta Paylaş
20 Bunlar yeryüzünde (Allah´ı) âciz bırakıcı da değillerdir ve Allah´ tan başka kendilerine dostluk elini uzatacak (kendilerine sahip çıkacak) kimseleri de yoktur. Onlara azâb kat kat olup katmerleşecek. Aslında onlar ne (hakk´ın sesini) işitmeye güc getirebilmişlerdi, ne de (gerçeği) görebilmişlerdi. Facebook'ta Paylaş
21 İşte bunlar kendilerine yazık edenlerdir ve uydurdukları şeyler (putlar ve benzeri uydurma ilâhlar) de kendilerine yan çizip gitmiştir. Facebook'ta Paylaş
22 Şüphe yok ki, Âhiret´te de zarara uğrayanlar onlardır. Facebook'ta Paylaş
23 Onlar ki, imân edip iyi-yararlı amellerde bulundular ve Rablarına gönülden bağlanıp kalb yatışkanlığıyla O´na yönelip eğildiler, işte onlar Cennet yaranıdırlar ve orada ebedî kalıcılardır. Facebook'ta Paylaş
24 Bu iki (zıt) zümrenin misâli, kör ile sağıra, gören ile işitene benzer ; hiç bunlar eşit olurlar mı ? Artık düşünüp öğüt almaz mısınız? Facebook'ta Paylaş
25 And olsun ki, Nuh´u kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik. (O da kavmine): «Şüphesiz ben sizin için açık bir uyarıcıyım. Facebook'ta Paylaş
26 Allah´tan başkasına tapmayın. Doğrusu ben, hakkınızda elîm bir günün azabından korkuyorum,» demişti. Facebook'ta Paylaş
27 Kavminden inkâra sapanların ileri gelenleri: «Biz seni de ancak kendimiz gibi bir insan olarak görüyoruz ; hem sana ancak ilk bakışta bizden en rezil ve aşağılık kimselerin uyduğunu müşahede ediyoruz. Sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de, faziletinizi de göremiyoruz; belki sizi yalancılar sanıyoruz» demişlerdi. Facebook'ta Paylaş
28 Nûh : «Ey kavmim !» dedi, «ne dersiniz, eğer ben Rabbimden gelen açık bir kanıt üzere isem ve O kendi katından bana bir rahmet vermiş de o size kapalı kalmışsa, ondan tiksinip hoşlanmadığınız halde sizi ona zorlayabilir miyim ?» Facebook'ta Paylaş
29 Ey kavmim, buna karşılık sizden bir mal da istemiyorum. Benim ecrim (hizmetimin karşılığı) ancak Allah´a aittir ve şüphesiz ki ben o imân edenleri kovacak da değilim. Onlar mutlaka Rablarına kavuşacaklardır. Ama ben sizi cehalet içinde (bocalayan) bir kavim olarak görüyorum. Facebook'ta Paylaş
30 Ey kavmim, onları (imân edenleri) kovacak olursam, Allah´ın (vereceği cezadan) kim (beni kurtarıp) yardım edebilir? Hiç düşünmüyor musunuz ? Facebook'ta Paylaş
31 Ben size, Allah´ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Gözlerinizin, küçük görüp hafife aldığı kişilere Allah hiç hayır vermeyecek de demem. Onların içyüzünü Allah daha iyi bilir. Aksi halde şüphe etmeyin ki zâlimlerden olurum. Facebook'ta Paylaş
32 (Kavmi ona) : Ey Nûh ! Dediler, cidden bizimle tartışıp uğraştın ve bizimle uğraşmanı çoğalttın (ileri gittin). Eğer doğrulardan isen şu bizi tehdîd edip durduğun (azabı) getir. Facebook'ta Paylaş
33 Nûh : Onu size ancak, dilerse Allah getirir; Allah´ı âciz bırakacak değilsiniz. Facebook'ta Paylaş
34 Eğer Allah, sizi azdırıp yok etmek istese, ben size öğüt vermek istesem de öğüdüm size bir yarar sağlamaz. O sizin Rabbinizdir ve ancak O´na döndürüleceksiniz. Facebook'ta Paylaş
35 Yoksa onu uydurdu mu diyorlar ? De ki: Eğer onu uydurdumsa, günah ve vebali benim üzerimedir ve ben sizin işlediğiniz günah ve vebalinizden beriyim, dedi. Facebook'ta Paylaş
36 Nuh´a, senin kavminden imân edenlerden başkası, şüphen olmasın ki (sana) inanmıyacaktır. Artık onların işleyegeldiklerinden dolayı üzülüp tasalanma. Facebook'ta Paylaş
37 Gözetimimiz altında ve vahyimiz doğrultusunda gemiyi yap ve sakın zulmedenler hakkında bana hitabda bulunma ; çünkü onlar mutlaka boğulacaklardır, diye vahyolundu. Facebook'ta Paylaş
38 Nûh gemiyi yapmaya başladı ; kavminin ileri gelenleri yanından geçtikçe onu alaya alıyorlardı. Nûh onlara : «Bizimle alay ediyorsunuz ; bizimle alay ettiğiniz gibi biz de (yakında) sizinle alay edeceğiz. Facebook'ta Paylaş
39 İleride rüsvay edici azabın kime geleceğini ve kalıcı azabın kimin üzerine ineceğini anlayacaksınız» dedi. Facebook'ta Paylaş
40 Sonunda emrimiz gelip tennur kaynamaya başlayınca (Nuh´a) dedik ki: «Her (hayvanın) dişi ve erkeğinden ikişer taneyi ve aleyhinde (ilâhi) hüküm geçmiş olanlar dışında aileni ve imân edenleri gemiye yüklet (bindir)!» Ne var ki, beraberinde imân edenler pek az kimseler idi. Facebook'ta Paylaş
41 Nûh, «Bininiz ona ; yüzüp yürümesi de, demir atıp durması da Allah´ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim, çok bağışlayan, çok merhamet eden, dir,» dedi. Facebook'ta Paylaş
42 Gemi, içinde taşıdıklarıyla birlikte dağ gibi dalgalar arasında yüzüp yol alıyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilen oğluna, «oğulcağızım ! Bizimle beraber (gel) gemiye bin, kâfirlerle beraber olma,» diye seslendi. Facebook'ta Paylaş
43 O, «ben az sonra bir dağa sığınırım, o beni sudan korur» dedi. Nûh ona: «Bugün Allah´ın emrinden koruyacak (hiçbir güc ve yardımcı) yoktur; ancak O´nun merhamet ettiği müstesna,» derken aralarına dal ga(lar) girdi ve o da boğulanlardan (biri) oldu. Facebook'ta Paylaş
44 Ey yeryüzü ! Suyunu yut; ey gök ! Sen de (suyunu) tut, denildi. Su çekildi, iş bitirildi ve gemi CÛDÎ üzerinde yöntemli şekilde durdu. O zâlimler topluluğuna da «rahmetten uzak olun !» denildi. Facebook'ta Paylaş
45 Nûh, Rabbına (yanık bir yürekle) seslendi «Rabbim ! Doğrusu oğlum benim ailemdendi. Şüphesiz ki senin va´din haktır ve sen hükmedenlerin en iyi hükmedenisin» dedi. Facebook'ta Paylaş
46 Allah Ona : «Ey Nûh ! Şüphesiz ki, o senin ailenden değildir; çünkü onun (yaptığı) cidden sâlih (İyi-yararlı) bir âmel değildi. Artık (içyüzünü) bilmediğin bir şeyi benden isteme. Bilgisizlerden olmayasın diye gerçekten sana öğüt veriyorum» buyurdu. Facebook'ta Paylaş
47 Nûh dedi ki: «Rabbim! Bilmediğim bir şeyi senden istemekten yine sana sığınırım; eğer beni bağışlamaz ve merhamet etmezsen elbette zarara uğrayanlardan olurum» Facebook'ta Paylaş
48 Denildi ki: «Ey Nûh! Bizden sana ve seninle birlikte bulunan mü´ minlere (topluluklara) bir selâmet ve çok bereketlerle gemiden in.. İleride nice ümmetleri de geçindirip yararlandıracağız ; sonra da bizden onlara elem verici azâb dokunacak.» Facebook'ta Paylaş
49 İşte bunlar, sana vahiy ile bildirdiğimiz gaybî haberlerdir. Daha önce ne sen bunu biliyordun, ne de kavmin biliyordu. Öyleyse sen de sabret. Sonunda kazanacak olanlar, elbette Allah´tan korkup (kötülüklerden) sakınanlardır. Facebook'ta Paylaş
50 Âd (kavmine) de kardeşleri Hûd´u (peygamber olarak) gönderdik.. «Ey kavmim,» dedi, «Allah´a tapın ; sizin O´ndan başka ilâhınız yoktur. Siz ancak yalan uydurup duruyorsunuz. Facebook'ta Paylaş
51 Ey kavmim, buna karşı sizden bir ecir (hizmet karşılığı bir ücret) istemiyorum. Benim ücretim ancak beni yoktan yaratana aittir. Artık aklınızı kullanmaz mısınız? Facebook'ta Paylaş
52 Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanmanızı dileyin ; sonra da O´na tevbe edin ki. üzerinize bol yağmur göndersin ; kuvvetinize kuvvet katarak gücünüzü artırsın; siz de artık günahkâr suçlular olarak (O´ndan) yüzçevirmeyin.» Facebook'ta Paylaş
53 Ey Hûd ! Dediler, sen bize açık bir belge (mu´cize) getirmedin, bu yüzden senin sözünden dolayı tanrılarımızı bırakacak ve sana da imân edecek değiliz. Facebook'ta Paylaş
54 Bizim sana sözümüz ancak şudur: Tanrılarımızdan bir kısmı seni fena halde çarpmıştır. O da ; «Ben, Allah´ı şâhid ediniyorum ve siz de şâhid olun ki, ben sizin, Allah´ı bırakıp da O´na ortak koştuklarınızdan beriyim. Facebook'ta Paylaş
55 Artık hep birlikte benim için dilediğiniz tuzağı kurun, sonra da bana hiç süre tanımayın. Facebook'ta Paylaş
56 Doğrusu ben, benim de Rabbim, sizin de Rabblniz Allah´a güvenip dayanmışımdır. Hiçbir yerde bir canlı yoktur ki Allah onun perçeminden tutmuş bulunmasın, (her şeyin dizgini O´nun kudret elinde bulunuyordur). Şüphesiz ki, Rabbim dosdoğru yoldadır, (buyrukları ancak doğruyu, iyiyi, güzeli, yararlıyı ve mutluluğu yansıtır). Facebook'ta Paylaş
57 Eğer yüzçevirirseniz, gerçekten ben size benimle gönderilen (ilâhî buyrukları) teblîğ ettim. Rabbim, sizden başka bir kavmi yerinize getirir de siz ona hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Şüphesiz ki Rabbim, her şeyi gözetip koruyandır,» dedi. Facebook'ta Paylaş
58 Buyruğumu taşıyan hükmümüz gelince, kendi katımızdan bir rahmetle Hûd´u ve onunla birlikte olan mü´minleri kurtardık, onları oldukça ağır bir azâbdan selâmete erdirdik. Facebook'ta Paylaş
59 İşte bu Âd kavmi, Rablarının âyetlerini inatla inkâr ettiler, O´nun peygamberine karşı geldiler ve her inatçı zorbanın emrine uydular. Facebook'ta Paylaş
60 Bu Dünya´da da, Âhiret´te de lanet peşlerine takılıp kaldı; haberiniz olsun ki Âd kavmi, Rablarını tanımayıp küfrü seçtiler. Bilin ki Hûd kavmi Âd´a (ilâhî rahmetten) uzaklık olsun. Facebook'ta Paylaş
61 Semûd (kavmine) de kardeşleri Salih´i (peygamber olarak) gönderdik. «Ey kavmim,» dedi, «Allah´a tapın, sizin O´ndan başka tanrılarınız yoktur. Sizi yerden (topraktan) yetiştirip meydana getiren ve sizin bir ömür geçirip orayı bayındır hale getirmenizi dileyen O´dur. O halde O´ndan bağışlanmanızı dileyin de O´na yönelip tevbe edin. Şüphesiz ki Rabbim çok yakındır ve (duaları, tevbe ve istiğfarları) kabul edendir.» Facebook'ta Paylaş
62 Ey Salih, dediler, sen bundan önce aramızda ümit beslenir bir kişi idin ; babalarımızın taptıklarına tapmamızdan alıkoymaya mı çalışıyorsun ?! Doğrusu biz, bizi davet ettiğin şey hakkında şüphe ve kuşku içindeyiz. Facebook'ta Paylaş
63 «Ey kavmim,» dedi, «söyleyin, eğer ben Rabbimden açık bir belge (mu´cize ve yeterli belge) üzere isem ve bana kendi katından bir rahmet vermişse, O´na isyan ettiğim takdirde (Allah´ın azabından kurtulabilmem için) kim bana yardım eder? O halde siz benim hakkımda zararı artırmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz. Facebook'ta Paylaş
64 Ey kavmim, işte bu size bir âyet (mu´cize, açık belge) olarak Allah´ın (belirlediği) dişi devedir; bırakın da Allah´ın arzında otlayadursun;ona kötülükle dokunmayın, yoksa çok yakın bir azâb sizi ya kalayı verir, Facebook'ta Paylaş
65 Bu uyarıya rağmen onlar deveyi devirip öldürdüler. Salih onlara : Öyle ise evinizde üç gün (daha) yaşayıp yararlanın. Bu, yalanı olmayan bir tehdittir,» dedi. Facebook'ta Paylaş
66 Buyruğumuz gelince, Salih´i ve beraberindeki imân edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık, hem de o günün rezilliğinden.. Şüphesiz ki, Rabbin yegâne güçlü ve yegâne üstündür. Facebook'ta Paylaş
67 O zulmedenleri korkunç bir ses, bir gürültü yakalayıverdi, derken evlerinde dizüstü çöküp kaldılar. Facebook'ta Paylaş
68 Sanki daha önce orada hiç oturmamış (yuva kurup geçinmemiş) gibi oldular. Dikkat edin, Semûd kavmi Rablerini tanımadılar ve Semûd´a (ilâhî rahmetten) uzaklık olsun. Facebook'ta Paylaş
69 And olsun ki, elçilerimiz (melekler) İbrahim´e müjde ile geldiler ve «Selâm» dediler. O da (size de) selâm, dedi ve oyalanmadan kızartılmış bir buzağı getirdi. Facebook'ta Paylaş
70 (Gelen müsafirlerin) ellerinin (sofraya) uzanmadığını görünce, durumlarını yadırgadı, onlardan içine bir korku düştü, ibrahim´e: «Korkma, şüphesiz ki biz Lût kavmine gönderildik» dediler. Facebook'ta Paylaş
71 İbrahim´in karısı ayakta idi. güldü. Biz de ona İshâk ve onun ardından Yâkub´u müjdeledik. Facebook'ta Paylaş
72 Vay, dedi, doğuracak mıyım ? Oysa ben bir kocakarı, şu kocam da bir ihtiyar. Doğrusu bu şaşılacak şey ! Facebook'ta Paylaş
73 (Elçi melekler) ona : «Allah´ın emrine mi şaşıyorsun ? Ey ev halkı, Allah´ın rahmeti ve bereketleri üzerinizdedir. Şüphesiz ki Allah çok övülmeye lâyıktır ve O, çok yüce ve çok şanlıdır. Facebook'ta Paylaş
74 İbrahim´in korkusu gidip kendine müjde gelince, Lût kavmi hakkında bizim (elçilerimiz)le tartışmaya başladı. Facebook'ta Paylaş
75 Şüphesiz ki İbrahim çok yumuşak huylu, yufka yürekli ve kendini bütünüyle Allah´a veren bir kimse idi. Facebook'ta Paylaş
76 Ey İbrahim, bu (tartışman)dan vazgeç. Çünkü gerçekten Rabbin em ri gelmiştir ve onlara reddi mümkün olmayan azâb gelecektir. Facebook'ta Paylaş
77 Elçilerimiz Lût´a geldiler; bu yüzden Lût endişeye kapılıp fenalaştı, için için sıkıldı ve «Bu ne çetin bir gün !» dedi. Facebook'ta Paylaş
78 Kavmi ise ona koşa koşa gelirdiler; zaten onlar daha önce de kötü fiiller işliyorlardı. Lût «Ey kavmim,» dedi, «işte kızlarım, bunlar (nikâh akdiyle) sizin için daha pâk ve uygundur. Artık Allah´tan korkun da beni misafirlerim hakkında rüsvay etmeyin. İçinizde doğru düşünen, doğru yolda yürüyen bir adam yok mudur?!» Facebook'ta Paylaş
79 Lût´a dediler ki: «Elbette sen de bilirsin, bizim senin kızlarında hiçbir hakkımız yoktur ve sen bizim ne istediğimizi de çok iyi bilirsin.» Facebook'ta Paylaş
80 Lût onlara dedi ki: «Ah, keşke size karşı yetecek bir gücüm olsaydı veya çok sağlam bir yere sığınabilseydim i» Facebook'ta Paylaş
81 (O elçi melekler): «Ey Lût,» dediler, «şüphesiz ki biz, Rabbinin elçileriyiz ; onlar sana, mümkün değil el uzatamazlar. Gecenin bir bölümünde ailenle birlikte yola çık, hiç biriniz arkasına dönüp bakmasın. Ancak eşin değil; çünkü kavmine dokunacak olan (azâb) ona da dokunacak. Şüphesiz ki onlara va´dolunan vakit sabahtır ; sabah vakti yakın değil midir? Facebook'ta Paylaş
82 Buyruğumuz gelince (ülkenin) üstünü altına getirdik; birbiri üzerine konulmuş pişmiş balçık (gibi) taşlar yağdırdık ki bu taşlar Allah yanında belirlenmişti ve zâlimlerden de asla uzak değildi. Facebook'ta Paylaş
83 Buyruğumuz gelince (ülkenin) üstünü altına getirdik; birbiri üzerine konulmuş pişmiş balçık (gibi) taşlar yağdırdık ki bu taşlar Allah yanında belirlenmişti ve zâlimlerden de asla uzak değildi. Facebook'ta Paylaş
84 Medyen´e de kardeşleri Şuâyb´ı (peygamber olarak) gönderdik. Ey kavmim, dedi, Allah´a kulluk edin ; sizin O´ndan başka ilâhınız yoktur. Ölçü ve tartıyı eksik tutmayın ; ben sizi elbette hayr ( = bol nîmet, geniş refah imkânları) içinde görüyorum. Ve doğrusu ben sizi çepeçevre saracak bir günün azabından endişe etmekteyim. Facebook'ta Paylaş
85 Ey kavmim, ölçü ve tartıyı adaletle uygulayın, insanların eşyasını (haksız yollardan) eksiltmeyin; yeryüzünde bozgunculuk ederek fenalık yapmayın. Facebook'ta Paylaş
86 İnanmış kişiler iseniz, Allah´ın (helâlinden) bıraktığı kâr daha hayırlıdır. Ve ben sizin üzerinizde koruyucu ve gözetici de değilim. Facebook'ta Paylaş
87 Onlar, «ey Şuâyb,» dediler, «babalarımızın taptığını terketmemizi veya kendi mallarımızda dilediğimizi yapmamızı bırakıvermemizi senin namazın mı emrediyor? Şüphesiz ki sen, yumuşak huylusun, doğru bir kimsesin, aklı basındasın.» Facebook'ta Paylaş
88 «Ey kavmim,» dedi, «ya ben Rabbimden açık bir mucize üzere isem ve kendi katından beni güzel bir rızıkla rızıklandırmışsa, ne dersiniz, (O´na nankörlük edebilir miyim ?). Ve ben sizi men´ettiğim şeyde aykırı hareket edip (onu işlemek) istemem. Ben ancak gücüm yettiğince düzeltmek isterim. Muvaffakiyetim ancak Allah´ın yardımıyladır ve ben ancak O´na güvenip dayanırım ve O´na derin saygı ve sevgi ile yönelirim. Facebook'ta Paylaş
89 Ey kavmim ! Bana düşmanlık beslemeniz, Nûh kavmine veya Hûd kavmine ya da Salih kavmine dokunan musibetin bir benzerini size dokundurmasın. Lût kavmi de sizden pek uzak değildir. Facebook'ta Paylaş
90 Rabbınızdan bağışlanma dileyin de O´na tevbe edin. Şüphesiz ki Rabbim, çok merhametlidir ve çok sevendir, sevilendir.» Facebook'ta Paylaş
91 Dediler ki: Ey Şuâyb ! Biz senin söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz ve biz seni aramızda zayıf olarak görüyoruz. Kabilen olmasaydı, elbette seni taşlardık. Hem sen bizim yanımızda pek aziz-şerefli, itibırlı, üstün bir kimse de değilsin. Facebook'ta Paylaş
92 Ey kavmim, dedi, size göre benim kabilem Allah´tan daha mı azizdir ki, O´nun (buyruklarını) arkanıza attınız ? Rabbim elbette sizin yapageldiğinizi (ilmiyle) kuşatmıştır. Facebook'ta Paylaş
93 Ey kavmim, imkânınızı ortaya koyup elinizden geleni yapın. Şüphesiz ben de (gerekeni) yapacağım. Rüsvay edici azabın kime geleceğini ve kimin yalancı olduğunu bileceksiniz. (Gelecek azabı) gözleyin, ben de sizinle beraber gözleyip bekliyorum. Facebook'ta Paylaş
94 Buyruğumuz gelince, Şuâyb´ı ve beraberindeki imân edenleri rahmetimizle kurtardık. Zâlimleri ise korkunç bir ses ve uğultu yakalayıverdi; evlerinde dizüstü çöküp kaldılar. Orada hiç bulunmamış, yaşamamış gibi oldular. Dikkat edin, Semûd kavmi nasıl (ilâhî) rahmetten uzak kaldıysa Medyen de uzak kaldı. Facebook'ta Paylaş
95 Buyruğumuz gelince, Şuâyb´ı ve beraberindeki imân edenleri rahmetimizle kurtardık. Zâlimleri ise korkunç bir ses ve uğultu yakalayıverdi; evlerinde dizüstü çöküp kaldılar. Orada hiç bulunmamış, yaşamamış gibi oldular. Dikkat edin, Semûd kavmi nasıl (ilâhî) rahmetten uzak kaldıysa Medyen de uzak kaldı. Facebook'ta Paylaş
96 And ollsun ki, biz Musa´ yi da âyetlerimizle ve açık-sağlam belge ile Fir´avn´a ve onun (milletinin) ileri gelenlerine gönderdik. Bununla beraber onlar (o ileri gelenler) yine de Fir´avn´ın emrine uydular. Oysa Fir´avn´ın emri doğru ve sıhhatli değildi. Facebook'ta Paylaş
97 And ollsun ki, biz Musa´ yi da âyetlerimizle ve açık-sağlam belge ile Fir´avn´a ve onun (milletinin) ileri gelenlerine gönderdik. Bununla beraber onlar (o ileri gelenler) yine de Fir´avn´ın emrine uydular. Oysa Fir´avn´ın emri doğru ve sıhhatli değildi. Facebook'ta Paylaş
98 Fir´avn Kıyamet günü kavminin önüne düşer de onları (suya götürür gibi) ateşe götürür. Varacakları yer ne kötü yerdir. Facebook'ta Paylaş
99 Burada lanet peşlerine takıldı ; Kıyamet gününde de (öyle olacak). Desteklendikleri şey ne kötü destektir. Facebook'ta Paylaş
100 (Ey Muhammed!) Bu, ilâhî azaba uğrayan kasabaların haberlerinden (bazı safhalar)dır ki, sana nakledip anlatıyoruz. Bu kıssalardan bir kısmının kalıntısı duruyor, bir kısmı ise biçilmiş ekin gibi (belirsiz olmuştur). Facebook'ta Paylaş
101 Biz onlara zulmetmedik ; fakat onlar kendilerine zulmettiler. Rabbin buyruğu gelince, onlara, Allah´ı bırakıp da taptıkları tanrılar bir yarar sağlamadı; zararlarını, silinip yok olmalarını artırmaktan başka bir şeye yaramadı. Facebook'ta Paylaş
102 İşte Rabbin kasabalar halkını —zalimlikleri üzere— yakaladığı zaman böyle yakalar. Şüphesiz ki, O´nun yakalaması çok elîm ve şiddetlidir. Facebook'ta Paylaş
103 Şüphesiz ki bu (naklettiğimiz kıssalarda) Âhiret azabından korkanlar için ibretli belge vardır; o, insanların biraraya gelip toplanacağı bir gündür; o, hazır olup görülecek bir gündür. Facebook'ta Paylaş
104 O günü ancak belli bir vakte kadar geciktiririz. Facebook'ta Paylaş
105 O gün geldikte Allah´ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. Onlardan kimi bedbaht-mutsuz, kimi de bahtlı-mutludur. Facebook'ta Paylaş
106 Bedbaht-mutsuz olanlar ateştedirler. Onların orada şiddetli inilti ve sesli sesli soluğu vardır. Facebook'ta Paylaş
107 Gökler ve yer durdukça orada temelli kalıcılardır; ancak Rabbin dilediği müstesna. Çünkü Rabbin dilediğini (hakkıyle) yapıp yerine getirendir. Facebook'ta Paylaş
108 Bahtlı-mutlu olanlar ise, Cennet´tedirler; gökler ve yer durdukça orada temelli kalıcılardır; ancak Rabbin dilediği müstesna. Bu, ardı-arkası kesilmeyen bir bağıştır. Facebook'ta Paylaş
109 Artık bunların taptıklarının (böyle bir azaba yol açacak bir sapıklık olduğunda) şüphen olmasın ; onlar ancak daha önce babalarının taptıkları gibi taparlar. Biz de elbette (ateşten) nasiplerini noksansız vereceğiz. Facebook'ta Paylaş
110 And olsun ki, Musa´ya kitab verdik, ne var ki, (idraksizler yüzünden) onda anlaşmazlık meydana geldi. Eğer Rabbinden geçmiş bir söz olmasaydı hemen aralarında hükmedilip (çoktan) sonuca bağlanmış olurdu bile. Ve doğrusu onlar bunda kuşku ve şüphe içindeler. Facebook'ta Paylaş
111 Şüphesiz her birinin amellerinin (karşılığını) Rabbin tastamam verecektir. Doğrusu O, onların yapa geldiklerinden haberlidir. Facebook'ta Paylaş
112 O halde sen —ve beraberinde tevbe edenlerle birlikte— em-rolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı gitmeyin. Allah ne yaptıklarınızı şüphesiz ki iyiden iyiye görendir. Facebook'ta Paylaş
113 Ve bir de zulmedenlere meyletmeyin, yoksa dokunur size ateş. Allah´tan başka sizin dost ve sahibiniz de yoktur. Sonra (O´ndan da) yardım göremezsiniz. Facebook'ta Paylaş
114 Hem gündüzün iki ucunda ve gecenin ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (temizleyip) giderir. Bu, iyi düşünenlere bir öğüt, bir hatırlatmadır. Facebook'ta Paylaş
115 Ve sabret; şüphesiz ki Allah iyiliği huy edinip iyilikte bulunanların mükâfatını zayi´etmez. Facebook'ta Paylaş
116 Sizden önceki nesillerden akıl ve idrâk sahiplerinin yeryüzünde fitne ve fesadı yasaklamaları gerekmiyor muydu ? Onlardan kurtardığımızın pek azı ancak (bu fazileti gösterip mücâdele etmişti). O zulmedenler ise kendilerine sunulan refahın peşine düştüler, zaten onlar suçlu günahkârlar idi. Facebook'ta Paylaş
117 Rabbin, halkından, kendilerini (ve çevrelerini) düzeltenler bulundukça kasabaları haksız yere yok edecek değildir. Facebook'ta Paylaş
118 Eğer Rabbin dileseydi, insanları bir tek ümmet haline getirirdi. (Görüldüğü gibi) onlar durmadan anlaşmazlık halindeler. Facebook'ta Paylaş
119 Ancak Rabbinin merhamet ettiği kimseler müstesna. Zaten Rabbin insanları bunun için (bu duygu ve düşüncede) yaratmıştır. Ve Rabbinin şu sözü tamamlanıp yerini bulmuştur : «And olsun ki, Cehennem´i tamamen cinlerden ve insanlardan (olan günahkâr suçlularla) dolduracağım.» Facebook'ta Paylaş
120 (İşte ey Muhammed !) Gelip gecen peygamberlerin olup biten bu haberlerinden senin kalbini yatıştırıp pekiştirecek kadarını sana anlattık. Bu sûrede de sana hak; mü´minlere öğüt ve (düşünüp gerçeği daha iyi kavrayabilmeleri için) hatırlatma gelmiştir. Facebook'ta Paylaş
121 Sen o imân etmiyenlere de ki: Yapacağınızı yapın ; doğrusu biz de (gerekeni) yapacağız. Facebook'ta Paylaş
122 Bekleyip durun, biz de bekliyoruz. Facebook'ta Paylaş
123 Göklerin ve yerin gaybı Allah´ındır. Bütün işler O´na döndürülür. Artık O´na ibâdet edin ve O´na güvenip dayanın. Rabbin yapageldiğinizden habersiz değildir. Facebook'ta Paylaş