Suara Suresi
 



AYET NO

MEAL

1 Tâ - Sîn - Mîm. Facebook'ta Paylaş
2 Bu, açık-seçik (aynı zamanda açıklayıcı) Kitab´ın âyetleridir. Facebook'ta Paylaş
3 (Ey Peygamber!) Onlar dosdoğru imân etmiyeoekler diye neredeyse kendine yazık edip kıyacaksın. Facebook'ta Paylaş
4 Biz isteseydik onlara gökten bir âyet (acık bir belge ya da mu´cize) indirirdik de onlar ona boyun eğip eğilirlerdi. Facebook'ta Paylaş
5 Onlara Rahmân´dan ne kadar yeni bir öğüt geldiyse mutlaka ondan yüzçevirdiler. Facebook'ta Paylaş
6 Cidden (onu) yalanladılar. Alaya aldıkları hususların haberi kendilerine gelecektir. Facebook'ta Paylaş
7 Yeryüzüne bakmadılar mı? Onda gönül çekici her (bitki)den nice çiftler yetiştirdik. Facebook'ta Paylaş
8 Şüphesiz ki bunda açık bir belge vardır, ama onların çoğu inanmazlar. Facebook'ta Paylaş
9 Rabbin gerçekten çok üstündür, çok güçlüdür ve çok merhamet sahibidir. Facebook'ta Paylaş
10 (10-11) Hani bir zaman Rabbin, Musâ´ya : «Zulmü âdet edinen millete, Fir´avn´ın milletine git; artık (Allah´tan) korkup (inkâr ve azgınlıktan, haksızlık ve taşkınlıktan) sakınmıyacaklar mı ?» diye seslenmişti. Facebook'ta Paylaş
11 (10-11) Hani bir zaman Rabbin, Musâ´ya : «Zulmü âdet edinen millete, Fir´avn´ın milletine git; artık (Allah´tan) korkup (inkâr ve azgınlıktan, haksızlık ve taşkınlıktan) sakınmıyacaklar mı ?» diye seslenmişti. Facebook'ta Paylaş
12 Musâ: «Rabbim! Doğrusu (beni) yalanlıyacaklarından korkuyorum da, Facebook'ta Paylaş
13 Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harun´a da peygamberlik gönder. Facebook'ta Paylaş
14 Hem onların benim üzerimde bir (cinayet) günahı vardır; bu yüzden beni öldüreceklerinden endişeliyim» demişti. Facebook'ta Paylaş
15 (Allah ona): «Hayır, bırak bu endişeleri» dedi; açık belge ve mu´cizelerimizle ikiniz (onlara) gidiniz. Şüpheniz olmasın ki biz sizinle beraberiz ; (olup bitenleri) işitiriz. Facebook'ta Paylaş
16 İkiniz Fir´avn´a gidin de ona deyin ki:«Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin peygamberleriyiz; Facebook'ta Paylaş
17 İsrail oğulları´nı (salıver de) bizimle gönder.» Facebook'ta Paylaş
18 (Fir´avn onlara): «A, seni çocukken aramızda besleyip büyütmedik mi ve sen ömrünün birkaç yılını bizde (geçirip) kalmadın mı ?! Facebook'ta Paylaş
19 Yapmak istediğini yaptın ve sen (cidden) nankörlerdensin,» dedi. Facebook'ta Paylaş
20 Musâ, «o işi ben henüz (peygamberlik) yolunda değil iken yapmıştım» dedi. Facebook'ta Paylaş
21 «Sizden korktuğum zaman da aranızdan kaçtım, derken Rabbim bana hüküm ve hikmet verdi ve beni peygamberlerden eyledi. Facebook'ta Paylaş
22 Sizde büyütülmemi başıma kakılan bir nîmet (görüyorsan bu), israil oğulları´nı kulköle edinmendendir.» Facebook'ta Paylaş
23 Fir´avn ona: «Âlemlerin Rabbı ne demektir ?» diye sordu. Facebook'ta Paylaş
24 Musâ, «göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbıdır. Kesin olarak bilip inanırsanız (bu böyledir),» dedi. Facebook'ta Paylaş
25 Fir´avn çevresindekilere, «işitmiyor musunuz ? (Ben ne sordum, o ne cevap verdi!)» dedi. Facebook'ta Paylaş
26 (Bunun üzerine Musâ): «O, sizin de Rabbınızdır ve daha önceki atalarınızın da Rabbıdır» dedi. Facebook'ta Paylaş
27 Fir´avn, «doğrusu size gönderilen elçinin elbette aklî dengesi bozuktur» dedi. Facebook'ta Paylaş
28 Musâ, «eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, (bilin ki) O, doğunun da, batının da, ikisi arasındaki şeylerin de Rabbıdır; (bütün bunları yaratıp meydana getiren, terbiye edip kemâle erdirendir).» dedi. Facebook'ta Paylaş
29 Fir´avn, «eğer benden başka ilâh edinirsen, elbette seni zindanlıklardan ederim» dedi. Facebook'ta Paylaş
30 Musâ ona : «Sana açık-seçik bir belge (ve mu´cize) getirsem de mi ?» dedi. Facebook'ta Paylaş
31 Fir´avn, «eğer doğru kişilerden isen haydi o belgeyi getir!» dedi. Facebook'ta Paylaş
32 Bunun üzerine Musâ, Asâ´sını yere bırakıverdi, derken o çok açık ve belirgin ölçüde bir ejderha (oluverdi). Facebook'ta Paylaş
33 Ve elini çekip çıkardı derken o durup bakanlara (pırıl pırıl ışık veren) bembeyaz (bir görünüme büründü). Facebook'ta Paylaş
34 Fir´avn, çevresindeki ileri gelenlere, «şüphesiz ki bu, bilgin bir sihirbazdır, Facebook'ta Paylaş
35 Sizi kendi ülkenizden sihriyle çıkarmak istiyor; (ey ileri gelenler! Bu hususta) ne buyurursunuz ?» dedi. Facebook'ta Paylaş
36 Onlar, «bununla kardeşini gözaltında tut ve (sonra da) şehirlere toplayıcılar gönder de, Facebook'ta Paylaş
37 Bilgili olan her sihirbazı toplayıp sana getirsinler» dediler. Facebook'ta Paylaş
38 Böylece sihirbazlar bilinen bir günün belli vaktinde toplandılar. Facebook'ta Paylaş
39 Halka, «siz de toplandınız mı ?» denildi. Facebook'ta Paylaş
40 Üstün gelirlerse, sihirbazlara uyacağımızı umarız dediler. Facebook'ta Paylaş
41 Sihirbazlar geldiğinde Fir´avn´a dediler ki, «eğer üstün gelenler bizler olursak bizim için elbette bir mükâfat vardır ?» Facebook'ta Paylaş
42 Fir´avn, «evet, o takdirde siz elbette (bana) yakınlardan olursunuz» dedi. Facebook'ta Paylaş
43 Musâ, sihirbazlara : «Siz ne atacaksanız, ne ortaya koyacaksanız koyun !» dedi. Facebook'ta Paylaş
44 Onlar da urganlarını ve değneklerini yere attılar ve «Fir´avn´ın azizliği hakkı için elbette bizler üstünleriz» dediler. Facebook'ta Paylaş
45 Musâ da Asâ´sını yere attı, derken ansızın onların uydurup (göz boyayarak) ortaya koyduklarını yalayıp yuttu. Facebook'ta Paylaş
46 Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapandılar. Facebook'ta Paylaş
47 (47-48) «Biz âlemlerin Rabbına, Musâ ve Harun´un Rabbına inandık» dediler. Facebook'ta Paylaş
48 (47-48) «Biz âlemlerin Rabbına, Musâ ve Harun´un Rabbına inandık» dediler. Facebook'ta Paylaş
49 Fir´avn, «ben size izin vermeden ona imân ettiniz (öyle mi ?) Elbette o size sihir öğreten büyüğünüzdür. Yakında (neler yapacağımı) bileceksiniz. Yemin ederim ki ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve elbette hepinizi asacağım» dedi. Facebook'ta Paylaş
50 (Onlar): «Ne zararı var, çünkü biz mutlaka Rabbımıza döneceğiz. Facebook'ta Paylaş
51 Biz (senin adamlarından) ilk imân edenler olduktan geri Rabbımızın hatâlarımızı bize bağışlayacağını ummaktayız» dediler. Facebook'ta Paylaş
52 Biz, Musâ´ya: «Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü gerçekten siz takip edileceksiniz» diye vahyettik. Facebook'ta Paylaş
53 (53-54) Fir´avn da şehir ve kasabalara (asker) toplayıcı yetkilileri gönderdi (ve dedi ki): «Şüpheniz olmasın ki bunlar sayıları pek az birer topluluktur. Facebook'ta Paylaş
54 (53-54) Fir´avn da şehir ve kasabalara (asker) toplayıcı yetkilileri gönderdi (ve dedi ki): «Şüpheniz olmasın ki bunlar sayıları pek az birer topluluktur. Facebook'ta Paylaş
55 Ve elbette bunlar bize karşı iyice kızgın olup (diş bilemektedirler). Facebook'ta Paylaş
56 Doğrusu biz de uyanık tedbirli bir topluluğuzdur.» Facebook'ta Paylaş
57 (57-58) Bununla beraber biz Fir´avn ve askerlerini bahçelerinden, pınarlarından, hazine ve yüce-şerefli makamlardan çıkardık. Facebook'ta Paylaş
58 (57-58) Bununla beraber biz Fir´avn ve askerlerini bahçelerinden, pınarlarından, hazine ve yüce-şerefli makamlardan çıkardık. Facebook'ta Paylaş
59 Böylece İsrail oğulları´nı (onların yerine) vâris kıldık. Facebook'ta Paylaş
60 Güneş doğup ortalığı aydınlatırken Fir´avn ve adamları onları takibe koyuldular. Facebook'ta Paylaş
61 İki topluluk birbirini görünce, Musa´nın arkadaşları, «eyvah ! Elbette yetişilmekteyiz» dediler. Facebook'ta Paylaş
62 Musâ (onlara): «Hayır, şüpheniz olmasın ki Rabbim bizimledir; (O, kurtuluş) yolu gösterecektir» dedi. Facebook'ta Paylaş
63 Bunun üzerine Musâ´ya: «Asâ´nı denize vur!» diye vahyettik. Böylece deniz yarılıverdi de her parçası büyük bir dağ gibi (yükselip kaldı). Facebook'ta Paylaş
64 Ötekilerini de oraya yaklaştırdık. Facebook'ta Paylaş
65 Musa´yı ve beraberindekilerinin hepsini kurtardık. Facebook'ta Paylaş
66 Sonra da diğerlerini (denizde) boğduk. Facebook'ta Paylaş
67 Şüphesiz ki bu olayda öğüt ve ibret vardır; (ne varki kalanların) çoğu imân etmiş değillerdir. Facebook'ta Paylaş
68 Rabbın, gerçekten O´dur yegâne üstün, yegâne güçlü ; O´dur çok rahmet sahibi. Facebook'ta Paylaş
69 Onlara İbrahim´le ilgili haberi de oku. Facebook'ta Paylaş
70 Hani İbrâhim babasına ve kavmine dedi ki: «Neye tapıyorsunuz ?» Facebook'ta Paylaş
71 «Putlara tapıyoruz ve hep onlar için toplanıp üzerlerine kapanırcasına tapmaya devam ediyoruz» dediler. Facebook'ta Paylaş
72 (72-73) İbrâhim onlara: «Duâ ettiğinizde sizi duyuyorlar mı veya size yarar ya da zarar verebiliyorlar mı ?» dedi. Facebook'ta Paylaş
73 (72-73) İbrâhim onlara: «Duâ ettiğinizde sizi duyuyorlar mı veya size yarar ya da zarar verebiliyorlar mı ?» dedi. Facebook'ta Paylaş
74 «Hayır, biz babalarımızı böyle yaparlarken bulduk» dediler. Facebook'ta Paylaş
75 (75-76) İbrâhim : «Sizin ve önceki atalarınızın nelere taptıklarını (üzerinde düşünüp onların neler olduklarını iyice) görüp anladınız mı ? Facebook'ta Paylaş
76 (75-76) İbrâhim : «Sizin ve önceki atalarınızın nelere taptıklarını (üzerinde düşünüp onların neler olduklarını iyice) görüp anladınız mı ? Facebook'ta Paylaş
77 Şüpheniz olmasın ki o taptıklarınız benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbı müstesna. (O benim yegâne dostumdur). Facebook'ta Paylaş
78 O ki beni yaratmış ve beni doğru yola iletmiştir. Facebook'ta Paylaş
79 O ki beni yedirir ve içirir. Facebook'ta Paylaş
80 Hastalandığım zaman O bana şifâ verir. Facebook'ta Paylaş
81 O ki beni öldürür, sonra da diriltir. Facebook'ta Paylaş
82 O ki, hesap-cezâ günü günah ve kusurlarımı bağışlamasını ummaktayım» dedi. Facebook'ta Paylaş
83 Rabbim! Bana hüküm-hikmet ver ve beni iyi-yararlı kişilere eriştir. Facebook'ta Paylaş
84 Sonra gelenler arasında doğru bir dil ile (anılmamı) bana sağla. Facebook'ta Paylaş
85 Beni Naîm Cennet´inin vârislerinden eyle. Facebook'ta Paylaş
86 Babamı da bağışla; çünkü gerçekten o (doğru yoldan) sapmışlardandır. Facebook'ta Paylaş
87 Beni (canlıların) dirilip kaldırılacakları gün rezîl ve rüsvay eyleme. Facebook'ta Paylaş
88 Öyle gün ki, mal ve oğullar (evlâd) fayda vermez. Facebook'ta Paylaş
89 Ancak Allah´a selîm bir kalb ile gelenler müstesna, (onların elbette imânı ve iyi-yararlı ameli fayda verir.) Facebook'ta Paylaş
90 (Allah´tan) korkup (fenalıklardan) sakınanlara Cennet yaklaştırılır. Facebook'ta Paylaş
91 Cehennem de azgın sapıklar için ortaya çıkarılıp gösterilir. Facebook'ta Paylaş
92 (92-93) Onlara, Allah´tan başka taptıklarınız nerede ? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardımları oluyor mu ? denilir. Facebook'ta Paylaş
93 (92-93) Onlara, Allah´tan başka taptıklarınız nerede ? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardımları oluyor mu ? denilir. Facebook'ta Paylaş
94 (94-95) Onlar da, azgın sapıklar da, İblîs´in askerleri de hepsi birden yüzükoyun Cehennem´e itilirler. Facebook'ta Paylaş
95 (94-95) Onlar da, azgın sapıklar da, İblîs´in askerleri de hepsi birden yüzükoyun Cehennem´e itilirler. Facebook'ta Paylaş
96 Orada tartışıp çekişerek derler ki: Facebook'ta Paylaş
97 Allah´a yemin ederiz ki, bizler gerçekten açık bir sapıklık içinde idik. Facebook'ta Paylaş
98 Çünkü sizi, âlemlerin Rabbı ile eşit seviyede tutuyorduk. Facebook'ta Paylaş
99 Ve bizi ancak suçlu günahkârlar saptırdı. Facebook'ta Paylaş
100 (100-101) Artık (bugün için) ne şefaatçilerimiz vardır, ne de candan sıcak bir dostumuz... Facebook'ta Paylaş
101 (100-101) Artık (bugün için) ne şefaatçilerimiz vardır, ne de candan sıcak bir dostumuz... Facebook'ta Paylaş
102 Ah! Eğer bir defa daha (Dünya´ya) dönüşümüz olsaydı elbette mü´minlerden olurduk. Facebook'ta Paylaş
103 Şüphesiz ki bu (anlatılanlarda bir öğüt ve ibret vardır; (ne yazık ki) onların çoğu imân etmemiştir. Facebook'ta Paylaş
104 Ve elbette senin Rabbın yegâne üstündür, çok merhametlidir. Facebook'ta Paylaş
105 Nuh´un kavmi de peygamberleri yalanladılar. Facebook'ta Paylaş
106 Hani kardeşleri Nûh onlara dedi ki: (Allah´tan) korkup (putlara tapmaktan, kötülüklerde bulunmaktan) sakınmaz mısınız? Facebook'ta Paylaş
107 Şüphe etmeyin ki ben size gönderilen güvenilir bir peygamberim. Facebook'ta Paylaş
108 Artık Allah´tan korkup bana itaat edin. Facebook'ta Paylaş
109 Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ; benim hizmetimin karşılığı ancak âlemlerin Rabbına aittir. Facebook'ta Paylaş
110 O halde Allah´tan korkun ve bana uyun. Facebook'ta Paylaş
111 Onlar Nuh´a dediler ki: Sana en rezil aşağılık insanlar uymuşken biz sana inanır mıyız? Facebook'ta Paylaş
112 Nûh da dedi ki:«Onların yaptıklarıyla ilgili bilgim yoktur, (onların içyüzünü bilmem). Facebook'ta Paylaş
113 Bir düşünseniz a, onların hesabını görmek ancak Rabbıma aittir. Facebook'ta Paylaş
114 Ve ben mü´minleri kovacak da değilim. Facebook'ta Paylaş
115 Ben ancak açık-seçik (şekilde, gelecek olan tehlikeyi haber veren ve işlenilen kötülüklere karşı elîm bir azâbın hazırlandığını duyuran) bir uyarıcıyım. Facebook'ta Paylaş
116 Bunun üzerine onlar dediler ki: «Ey Nûh ! Eğer (uyarıdan) vazgeçmezsen elbette taşlanacak (bedbaht)lardan olursun.» Facebook'ta Paylaş
117 Nûh : «Ey Rabbim !» dedi, «doğrusu milletim beni yalanladı. Facebook'ta Paylaş
118 Artık benimle onlar arasını (hükmederek) ayır ve benimle beraber olan mü´minleri kurtar.» Facebook'ta Paylaş
119 Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri (binenlerle ve yüklenen şeylerle) dolan gemide kurtardık. Facebook'ta Paylaş
120 Sonra da geride kalanları (suda) boğduk. Facebook'ta Paylaş
121 Şüphesiz ki bunda öğüt ve ibret vardır. (Ne yazık ki) onların çoğu imân etmediler. Facebook'ta Paylaş
122 Senin Rabbın şüphesiz ki yegâne üstündür, çok merhametlidir. Facebook'ta Paylaş
123 Âd (kavmi) de gönderilen peygamberleri yalanladı. Facebook'ta Paylaş
124 Hani kardeşlen Hûd onlara dedi ki: «(Allah´tan) korkup (putlara tapmaktan, kötülük işlemekten) sakınmaz mısınız ? Facebook'ta Paylaş
125 Şüpheniz olmasın ki ben, sîze gönderilen güvenilir bir peygamberim. Facebook'ta Paylaş
126 Artık Allah´tan korkup bana uyunuz. Facebook'ta Paylaş
127 Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum ; benim (hizmetimin) karşılığı ancak âlemlerin Rabbına aittir. Facebook'ta Paylaş
128 Siz her yüksekçe yere bir anıt yapıp (kendinizden dünyalıkça aşağı olanlarla mı) eğlenirsiniz ? Facebook'ta Paylaş
129 Devamlı kalacağınızı umarak birtakım (su kanalları, sarnıçlar, kaleler gibi) sanat eserleri sayılacak yapıları mı (kendinize tek iş ve amaç) ediniyorsunuz ? Facebook'ta Paylaş
130 Şiddetle (hınçla) atılıp yakaladığınızda zorbalar gibi mi yakalarsınız ? Facebook'ta Paylaş
131 Artık Allah´tan korkun ve bana uyun. Facebook'ta Paylaş
132 Bildiğiniz nimetleri size (cömertçe) verenden (O´na karşı gelmekten) sakının. Facebook'ta Paylaş
133 (133-134) Size nice nimetlerle, oğullarla, bahçelerle, pınarlarla yardımda bulunmuştur. Facebook'ta Paylaş
134 (133-134) Size nice nimetlerle, oğullarla, bahçelerle, pınarlarla yardımda bulunmuştur. Facebook'ta Paylaş
135 Ben, elbette size karşı o büyük günün azabından endişe ediyorum.» Facebook'ta Paylaş
136 Onlar dediler ki: Öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizim için fark etmez, birdir. Facebook'ta Paylaş
137 Bu tutumunuz, öncekilerin (sürüp gelen) âdetlerinden başkası değildir. Facebook'ta Paylaş
138 Ve biz azâb edilecek de değiliz. Facebook'ta Paylaş
139 Böylece Hûd Peygamber´i yalanladılar. Biz de onları yok ettik. Şüphesiz ki bunda öğüt ve ibret vardır ; ne yazık ki onların çoğu imân etmedi. Facebook'ta Paylaş
140 Şenin Rabbın elbette O´dur cok güçlü, çok üstün ; O´dur cok merhametli. Facebook'ta Paylaş
141 Semûd (kavmi) de peygamberleri yalanladılar. Facebook'ta Paylaş
142 Hani kardeşleri Sâlih onlara dedi ki: «Artık (putlara tapmaktan, Hakk´ı inkâr etmekten) sakınmaz mısınız ? Facebook'ta Paylaş
143 Şüpheniz olmasın ki ben sizin için güvenilir bir peygamberim. Facebook'ta Paylaş
144 Artık Allah´tan korkun ve bana uyun. Facebook'ta Paylaş
145 Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim (hizmetimin) mükâfatı ancak âlemlerin Rabbına aittir. Facebook'ta Paylaş
146 (146-147-148) Şu bulunduğunuz yerde ; bağlar ve bahçelerde ; pınarlar başında, ekinler içinde, gönül çekici salkım hurmalıklarda güven içinde kendi halinize bırakılacak mısınız? Facebook'ta Paylaş
147 (146-147-148) Şu bulunduğunuz yerde ; bağlar ve bahçelerde ; pınarlar başında, ekinler içinde, gönül çekici salkım hurmalıklarda güven içinde kendi halinize bırakılacak mısınız? Facebook'ta Paylaş
148 (146-147-148) Şu bulunduğunuz yerde ; bağlar ve bahçelerde ; pınarlar başında, ekinler içinde, gönül çekici salkım hurmalıklarda güven içinde kendi halinize bırakılacak mısınız? Facebook'ta Paylaş
149 Dağlardan da ustaca sayılacak şekilde (fakat) şımarıkça evler yontuyorsunuz : (Bunun böyle devam edeceğini mi sanıyorsunuz ? Hayır aldanıyorsunuz). Facebook'ta Paylaş
150 Artık Allah´tan korkun, bana itaat edin. Facebook'ta Paylaş
151 (151-152) Yeryüzünde fesâd çıkarıp orada dirlik-düzenlik getirmeyenlerin; inkâr ve azgınlıktan aşırı gidenlerin emrine uymayın.» Facebook'ta Paylaş
152 (151-152) Yeryüzünde fesâd çıkarıp orada dirlik-düzenlik getirmeyenlerin; inkâr ve azgınlıktan aşırı gidenlerin emrine uymayın.» Facebook'ta Paylaş
153 Dediler ki: «Elbette sen büyülenenlerden birisin. Facebook'ta Paylaş
154 Sen de ancak bizim gibi bir insansın ; eğer (iddianda) doğrulardan isen haydi bize bir açık belge, bir mu´cize getir.» Facebook'ta Paylaş
155 Sâlih, «işte (belge ve mu´cize olarak) bir dişi deve ! Su içme sırası (bir gün) onun, belirli bir gün de sizindir. Facebook'ta Paylaş
156 Sakın ona kötü (niyetle) dokunmayın ; sonra büyük bir azâb sizi yakalar» dedi. Facebook'ta Paylaş
157 Buna rağmen onlar o deveyi (bacaklarına) vurup devirdiler, (inatla onu) kestiler. (Sonra da) pişmanlık duyarak sabahladılar. Facebook'ta Paylaş
158 O sebeple azâb onları yakaladı. Şüphesiz ki (bu olayda) bir ibret ve öğüt vardır; ama onların çoğu imân edenler olmadı. Facebook'ta Paylaş
159 Ve senin Rabbin şüphesiz ki yegâne üstündür, çok güçlüdür; çok merhamet edendir. Facebook'ta Paylaş
160 Lût kavmi de peygamberleri yalanladı. Facebook'ta Paylaş
161 Hani kardeşleri Lût onlara dedi ki: «Artık (putlara tapmaktan, Hakk´ı inkârdan, hayasızca davranmaktan) sakınmaz mısınız ? Facebook'ta Paylaş
162 Şüpheniz olmasın ki ben size (gönderilen güvenilir) bir peygamberim. Facebook'ta Paylaş
163 0 halde Allah´tan artık korkun ve bana uyun. Facebook'ta Paylaş
164 Bu (hizmete) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim hizmetimin karşılığı ancak âlemlerin Rabbına aittir. Facebook'ta Paylaş
165 (165-166) Rabbınızın sizin için yarattığı eşleri bırakıyorsunuz da âlemler içinden (kala kala) erkeklere mi (şehvetle) gidiyorsunuz ?! Hayır, siz haddi aşan bir milletsiniz.» Facebook'ta Paylaş
166 (165-166) Rabbınızın sizin için yarattığı eşleri bırakıyorsunuz da âlemler içinden (kala kala) erkeklere mi (şehvetle) gidiyorsunuz ?! Hayır, siz haddi aşan bir milletsiniz.» Facebook'ta Paylaş
167 Onlar dediler ki; «Ey Lût! Eğer (bu tür uyarılardan) vazgeçmezsen elbette (yurdundan) çıkarılanlardan olursun.» Facebook'ta Paylaş
168 Lût, «şüpheniz olmasın ki ben sizin yaptıklarınıza iyice içerlenenlerdenim» dedi. Facebook'ta Paylaş
169 Rabbim! Beni ve ailemi bunların işleyegeldiği (iğrençliğin günah ve azâb)ından kurtar, (diyerek duâ etti). Facebook'ta Paylaş
170 (170-171) Biz de geride kalanlar arasında yaşlı bir kadın (Lût´un eşi) dışında onu ve bütün ailesini kurtardık. Facebook'ta Paylaş
171 (170-171) Biz de geride kalanlar arasında yaşlı bir kadın (Lût´un eşi) dışında onu ve bütün ailesini kurtardık. Facebook'ta Paylaş
172 Sonra da diğerlerini yerle bir edip yok ettik. Facebook'ta Paylaş
173 Ve üzerlerine (taştan topraktan bir felâket) yağmuru yağdırdık. O uyarılanların yağmuru ne de kötü ! Facebook'ta Paylaş
174 Şüphesiz ki bunda bir ibret ve öğüt vardır; ama onların çoğu imân edenler olmadı. Facebook'ta Paylaş
175 Ve elbette Rabbın yegâne üstündür, güçlüdür ve çok merhametlidir. Facebook'ta Paylaş
176 Eykeli´ler (=Ormanda eyleşen Şuâyb Peygamber´in gönderildiği kavim) de peygamberleri yalanladılar. Facebook'ta Paylaş
177 Hani Şuâyb onlara: «Artık (putlara tapmaktan, haksızlık etmekten, Hakk´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız ? Facebook'ta Paylaş
178 Şüpheniz olmasın ki ben, size (gönderilen) güvenilir bir peygamberim. Facebook'ta Paylaş
179 Artık Allah´tan korkun ve bana uyun. Facebook'ta Paylaş
180 Bu (hizmetime) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim (hizmetimin) karşılığı ancak âlemlerin Rabbına aittir. Facebook'ta Paylaş
181 Ölçeği tam tutun; (hak yiyip hakları) eksiltenlerden olmayın. Facebook'ta Paylaş
182 Dosdoğru terazi ile tartın. Facebook'ta Paylaş
183 İnsanların (haklarından bir) şeyler eksiltmeyin ve bir de sakın yeryüzünde fesâd çıkararak düzensizlik ve bozgunculuk yapmayın. Facebook'ta Paylaş
184 Sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan (O eşsiz kudret)ten korkun» dedi. Facebook'ta Paylaş
185 «Sen ancak büyülenmiş (aklî dengesini kaybetmiş)lerden birisin. Facebook'ta Paylaş
186 Sen ancak bizim gibi bir insansın ; biz seni elbette yalancılardan sanıyoruz. Facebook'ta Paylaş
187 Eğer doğrulardan isen haydi göğün bir parçasını üzerimize düşür» dediler. Facebook'ta Paylaş
188 Şuâyb onlara: «Rabbim yapageldiğinizi cok iyi bilir» dedi. Facebook'ta Paylaş
189 Buna rağmen onu yalanladılar. O sebeple gölge (yapan bulutun ortaya çıktığı) günün azabı onları yakalayıverdi. Şüphesiz ki bu büyük bir günün azabı idi. Facebook'ta Paylaş
190 Bunda elbette bir öğüt ve ibret vardır. Zaten onların çoğu mü´min değildi. Facebook'ta Paylaş
191 Şüphesiz ki, Rabbın çok üstündür, çok güçlüdür, çok merhamet sahibidir. Facebook'ta Paylaş
192 Gerçekten bu Kur´ân, âlemlerin Rabbından indirilmedir. Facebook'ta Paylaş
193 (193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu´l-emîn (Melek Cebrail) onu senin kalbine açık-seçik Arap diliyle indirmiştir. Facebook'ta Paylaş
194 (193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu´l-emîn (Melek Cebrail) onu senin kalbine açık-seçik Arap diliyle indirmiştir. Facebook'ta Paylaş
195 (193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu´l-emîn (Melek Cebrail) onu senin kalbine açık-seçik Arap diliyle indirmiştir. Facebook'ta Paylaş
196 Hem o, öncekilere (indirilen semavî) kitaplarda da (bazı özellikleriyle) vardır. Facebook'ta Paylaş
197 Onu İsrail oğulları´ndan olan ilim adamlarının bilmesi onlar için (gerçeği yansıtan) bir belge ve kanıt değil midir? Facebook'ta Paylaş
198 (198-199) Eğer Kur´ân´ı Arap olmayanlardan birine indirseydik, o da onlara bunu okusaydı, yine de ona inanacak değillerdi. Facebook'ta Paylaş
199 (198-199) Eğer Kur´ân´ı Arap olmayanlardan birine indirseydik, o da onlara bunu okusaydı, yine de ona inanacak değillerdi. Facebook'ta Paylaş
200 (200-201) İşte biz onu (=inkâr ve sapıklığı) böylece suçlu günahkârların kalblerine aktarıp soktuk da elem verici azabı görmedikçe mümkün değil ona inanmazlar. Facebook'ta Paylaş
201 (200-201) İşte biz onu (=inkâr ve sapıklığı) böylece suçlu günahkârların kalblerine aktarıp soktuk da elem verici azabı görmedikçe mümkün değil ona inanmazlar. Facebook'ta Paylaş
202 Bu azâb, farkına varmadıkları bir halde ansızın kendilerine gelir de, Facebook'ta Paylaş
203 Acaba bize mühlet verilmez mi ? derler. Facebook'ta Paylaş
204 Onlar azabımızı mı acele istiyorlar ? Facebook'ta Paylaş
205 (205-206) Söylesen ya, eğer biz onları yıllarca (bolluk ve refah içinde) yararlandırıp geçindirsek, sonra da va´dolundukları (günün azabı) onlara geliverse, Facebook'ta Paylaş
206 (205-206) Söylesen ya, eğer biz onları yıllarca (bolluk ve refah içinde) yararlandırıp geçindirsek, sonra da va´dolundukları (günün azabı) onlara geliverse, Facebook'ta Paylaş
207 O yararlandırılıp geçindirildikleri bolluk ve refahın kendilerine bir faydası olur mu ? Facebook'ta Paylaş
208 Hiçbir kasaba (halkını), kendilerine uyarıcılar göndermedikçe yok etmiş değiliz. Facebook'ta Paylaş
209 Öğüt ve hatırlatmada bulunulmuştur ; ve biz onlara zulmediciler olmadık. Facebook'ta Paylaş
210 Kur´ân´ı (hiçbir zaman) şeytanlar indirmemiştir. Facebook'ta Paylaş
211 Hem bu, onlara göre uygun ve lâyık da değildir; hem güçleri de yetmez. Facebook'ta Paylaş
212 Onlar (inen vahyi) dinlemekten kesinlikle uzak tutulmuşlardır. Facebook'ta Paylaş
213 Artık sen, Allah ile beraber başka bir tanrıya duâ edip kullukta bulunma, sonra azaba uğratılanlardan olursun. Facebook'ta Paylaş
214 En yakın hısımlarını (bulundukları yolun eğri olduğu hakkında) uyar. Facebook'ta Paylaş
215 Mü´minlerden sana uyanlara (tevazu, hoşgörü, rahmet ve şefkat) kanadını (yerlere kadar) indir. Facebook'ta Paylaş
216 Bununla beraber (hısımlarından) sana karşı gelip başkaldırırlarsa, de ki: «Şüphesiz ben sizin işleyegeldiğiniz (inkâr, azgınlık ve sapıklık)dan beriyim.» Facebook'ta Paylaş
217 O yegâne güçlü, çok üstün, çok merhametli olan (Allah)´a güvenip dayan. Facebook'ta Paylaş
218 (218-219) O Allah ki, seni ayakta durduğun halde de, secde edenler arasında dolaştığın durumda da görüyor. Facebook'ta Paylaş
219 (218-219) O Allah ki, seni ayakta durduğun halde de, secde edenler arasında dolaştığın durumda da görüyor. Facebook'ta Paylaş
220 Çünkü gerçekten Allah işitendir, bilendir. Facebook'ta Paylaş
221 Size şeytanların kimler üzerine inip durduğunu haber vereyim mi ? Facebook'ta Paylaş
222 Her günahkâr iftiracı, yalancı, sahtekâr üzerine iner. Facebook'ta Paylaş
223 Bunlardır (şeytanların iftira ve yalanına) kulak verirler. Çoğu ise yalancıdır. Facebook'ta Paylaş
224 (Sapık hayalci) şâirlere ise, ancak yozmuş azgınlar uyarlar. Facebook'ta Paylaş
225 Baksana, onlar her vadide avare-şaşkın dolaşırlar. Facebook'ta Paylaş
226 Ve yapmadıklarını söyleyip dururlar. Facebook'ta Paylaş
227 Ancak imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlar, Allah´ı çokça ananlar ve zulme uğradıktan sonra kendilerini savunup (gerektiğinde) karşı koyanlar müstesna.. O zulmedenler, yakında nasıl bir inkılâba uğrayacaklarını, nerede dönüp kalacaklarını bileceklerdir. Facebook'ta Paylaş