Rum Suresi
 



AYET NO

MEAL

1 Elif, Lam, Mim. Facebook'ta Paylaş
2 Rum (orduları) yenilgiye uğradı. Facebook'ta Paylaş
3 Yakın bir yerde. Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. Facebook'ta Paylaş
4 Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah´ındır. Ve o gün mü´minler sevineceklerdir. Facebook'ta Paylaş
5 Allah´ın yardımıyla. O, dilediğine yardım eder. O, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. Facebook'ta Paylaş
6 (Bu,) Allah´ın va’didir; Allah, vadinden geri dönmez. Ancak insanların çoğu bilmezler. Facebook'ta Paylaş
7 Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır. Facebook'ta Paylaş
8 Kendi nefisleri konusunda düşünmüyorlar mı? Allah, gökleri, yeri ve bu ikisi arasında olanları ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre (ecel) olarak yaratmıştır. Gerçekten, insanlardan çoğu Rablerine kavuşmayı inkar ediyorlar. Facebook'ta Paylaş
9 Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Onlar, güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler, toprağı alt-üst etmişler (ekmişler, madenler, sular arayıp çıkarmışlar) ve onu, kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Elçileri de, onlara açık delillerle gelmişti. Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. Facebook'ta Paylaş
10 Sonra kötülük yapanların uğradıkları son, Allah´ın ayetlerini yalanlamaları ve alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu. Facebook'ta Paylaş
11 Allah, yaratmayı başlatır, sonra onu iade eder, sonra da siz O´na döndürülürsünüz. Facebook'ta Paylaş
12 Kıyamet-saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkarlar umutsuzca yıkılırlar. Facebook'ta Paylaş
13 (Allah´a eş koştukları) Ortaklarından kendilerine şefaatçi olan yoktur; onlar, ortaklarını inkar ediyorlar. Facebook'ta Paylaş
14 Kıyamet-saatinin kopacağı gün, (mü´minlerle kafirler birbirlerinden) ayrılırlar. Facebook'ta Paylaş
15 Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar ´bir cennet bahçesinde´ ´sevinç içinde ağırlanırlar´. Facebook'ta Paylaş
16 Ancak inkar edip ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar ise; artık onlar da azap için hazır bulundurulurlar. Facebook'ta Paylaş
17 Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Allah´ı tesbih edip (yüceltin). Facebook'ta Paylaş
18 Hamd O´nundur; göklerde ve yerde, günün sonunda ve öğleye erdiğiniz vakit de. Facebook'ta Paylaş
19 O ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır, ölümünden sonra da yeri diriltir. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız. Facebook'ta Paylaş
20 Sizi topraktan yaratmış bulunması, O´nun ayetlerindendir; sonra siz, (yeryüzünün her yanına) yayılmakta olan bir beşer (türü) oldunuz. Facebook'ta Paylaş
21 Onda ´sükun bulup durulmanız´ için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. Facebook'ta Paylaş
22 Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır. Facebook'ta Paylaş
23 Geceleyin ve gündüzün uyumanız ile O´nun fazlından (geçiminizi temin için rızkınızı) aramanız, O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. Facebook'ta Paylaş
24 Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de, O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır. Facebook'ta Paylaş
25 Göğün ve yerin O´nun emriyle (hareketten kesilip olduğu yerde veya bu düzen içinde) durması da, O´nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden (toprağın altından) bir (kere) çağırma ile çağırdığı zaman, hemencecik siz (bir de bakarsınız ki) çıkarılmışsınız. Facebook'ta Paylaş
26 Göklerde ve yerde bulunanlar O´nundur; hepsi O´na ´gönülden boyun eğmiş´ bulunuyorlar. Facebook'ta Paylaş
27 Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O´dur; bu O´na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en Yüce misal O´nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. Facebook'ta Paylaş
28 Size kendi nefislerinizden bir örnek verdi: "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sağ ellerinizin malik olduklarınızdan, sizinle eşit olup kendi kendinizden korktuğunuz gibi kendilerinden de korktuğunuz (veya çekinip saygı duyduğunuz) ortaklar var mıdır? “İşte Biz, aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız. Facebook'ta Paylaş
29 Hayır, zulmedenler, hiçbir bilgiye dayanmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır. Allah´ın saptırdığını kim hidayete erdirebilir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur. Facebook'ta Paylaş
30 Öyleyse sen yüzünü Allah´ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah´ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah´ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. Facebook'ta Paylaş
31 ´Gönülden katıksız bağlılar´ olarak, O´na yönelin ve O´ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın. Facebook'ta Paylaş
32 (O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır. Facebook'ta Paylaş
33 İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, ´gönülden katıksız bağlılar´ olarak, Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar. Facebook'ta Paylaş
34 Kendilerine (nimet olarak) verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Öyleyse metalanıp-yararlanın, artık yakında bileceksiniz. Facebook'ta Paylaş
35 Yoksa Biz, onlara ispatlı bir delil indirdik de, o mu O´na ortak koşmalarını söylüyor? Facebook'ta Paylaş
36 Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar. Facebook'ta Paylaş
37 Görmüyorlar mı ki, Allah, dilediğine rızkı yayıp-genişletir ve kısar da. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için gerçekten ayetler vardır. Facebook'ta Paylaş
38 Öyleyse yakınlara hakkını ver, yoksula da, yolcuya da. Allah´ın yüzünü (rızasını) isteyenler için bu daha hayırlıdır ve felaha erenler onlardır. Facebook'ta Paylaş
39 İnsanların mallarından artsın diye, verdiğiniz faiz Allah Katında artmaz. Ama Allah´ın yüzünü (rızasını) isteyerek verdiğiniz zekat ise, işte (sevablarını ve gelirlerini) kat kat arttıranlar onlardır. Facebook'ta Paylaş
40 Allah; sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra sizi öldürmekte, daha sonra sizi diriltmektedir. Ortaklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? O, şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir. Facebook'ta Paylaş
41 İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır. Facebook'ta Paylaş
42 De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi." Facebook'ta Paylaş
43 Öyleyse sen, Allah´tan (bir takdir olarak) geri çevrilmesi mümkün olmayan gün gelmeden önce, yüzünü dimdik ayakta duran dine çevir. O gün parça parça bölünecekler. Facebook'ta Paylaş
44 Kim inkar ederse, artık onun inkarı kendi aleyhinedir; kim salih bir amelde bulunursa, artık onlar kendi lehlerine olarak (cennetteki yerlerini) döşeyip hazırlamaktadırlar. Facebook'ta Paylaş
45 (Bu, Allah´ın) Kendi fazlından iman edip salih amellerde bulunanları ödüllendirmesi içindir. Şüphesiz O, kafirleri sevmez. Facebook'ta Paylaş
46 Size Kendi rahmetinden taddırması, emriyle gemileri yürütmesi ve O´nun fazlından (rızkınızı) aramanız ile umulur ki şükretmeniz için, rüzgarları müjde vericiler olarak göndermesi, O´nun ayetlerindendir. Facebook'ta Paylaş
47 Andolsun, Biz senden önce kendi kavimlerine elçiler gönderdik de onlara apaçık belgeler getirdiler; böylece Biz de suçlu günahkarlardan intikam aldık. İman edenlere yardım etmek ise, Bizim üzerimizde bir haktır. Facebook'ta Paylaş
48 Allah, rüzgarları gönderir, böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp-dağıtır ve onu parça parça kılar; nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün. Sonunda Kendi kullarından dilediğine verince, hemen sevince kapılıverirler. Facebook'ta Paylaş
49 Oysa onlar, bundan önce (yağmurun) üzerine inmesinden evvel umutlarını kesmişlerdi. Facebook'ta Paylaş
50 Şimdi Allah´ın rahmetinin eserlerine bak; ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltmektedir? Şüphesiz O, ölüleri de gerçekten diriltecektir. O, herşeye güç yetirendir. Facebook'ta Paylaş
51 Andolsun, Biz bir rüzgar göndersek de onu(n ekinini) sararmış görseler, mutlaka ardından nankörlük ederler. Facebook'ta Paylaş
52 Şimdi sen, ölülere (söz) duyuramazsın ve arkalarını dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. Facebook'ta Paylaş
53 Ve sen kendi sapıklıkları içinde kör olanları da doğruya iletici değilsin. Sen yalnızca, Bizim ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin ki onlar Müslümanlardır. Facebook'ta Paylaş
54 Allah, sizi bir za´ftan yarattı, sonra (bu) za´fın ardından bir kuvvet kıldı, sonra bu kuvvetin ardından da bir za´f ve yaşlılık verdi. Dilediğini yaratır. O, bilendir, güç yetirendir. Facebook'ta Paylaş
55 Kıyamet-saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkarlar, tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı. Facebook'ta Paylaş
56 Kendilerine ilim ve iman verilenler ise, dediler ki: "Andolsun, siz Allah´ın Kitabında (yazılı süre boyunca) diriliş gününe kadar yaşadınız; işte bu dirilme günüdür. Ancak siz bilmiyordunuz." Facebook'ta Paylaş
57 Artık o gün, zulmedenlerin ne mazeretleri bir yarar sağlayacak, ne (Allah´tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecektir. Facebook'ta Paylaş
58 Andolsun, Biz bu Kur´an´da insanlar için her örneği gösterdik. Şüphesiz, sen onlara bir ayetle geldiğin zaman, o inkar edenler, mutlaka: "Siz ancak muptil olanlardan başkası değilsiniz" derler. Facebook'ta Paylaş
59 İşte Allah, bilmeyenlerin kalplerini böyle mühürler. Facebook'ta Paylaş
60 Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah´ın va´di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler. Facebook'ta Paylaş