|
Suara Suresi
|
AYET NO |
MEAL |
1 |
Ta, Sin, Mim. |
|
2 |
Bunlar, apaçık olan Kitab´ın ayetleridir. |
|
3 |
Onlar mü´min olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin (öyle mi?) |
|
4 |
Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir. |
|
5 |
Onlara Rahman (olan Allah) dan yeni bir uyarı gelmeyiversin, hiç tartışmasız ondan yüz çevirirler. |
|
6 |
Gerçekten yalanladılar; fakat, alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir. |
|
7 |
Yeryüzünde bir bakmadılar mı ki, Biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik. |
|
8 |
Şüphesiz, bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü´min değildirler. |
|
9 |
Şüphesiz, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir. |
|
10 |
Hani senin Rabbin, Musa´ya seslenmişti: "Zulmetmekte olan kavme git;" |
|
11 |
Firavun´un kavmine, hala sakınmıyorlar mı?" |
|
12 |
Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum." |
|
13 |
"Göğsüm sıkışıyor, dilim dönmüyor; bundan dolayı Harun´a da (elçilik görevini bildirmesi için Cibril´i) gönder." |
|
14 |
"Üstelik, onların bana karşı (davasını savunacakları bir cinayet) suçu(m) var; bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum." |
|
15 |
(Allah:) "Hayır," dedi. "İkiniz de ayetlerimle gidin, şüphesiz sizinle birlikteyiz (ve) işitmekteyiz." |
|
16 |
"Gecikmeksizin Firavun´a giderek deyin ki: Gerçekten biz, alemlerin Rabbinin elçisiyiz," |
|
17 |
"İsrailoğulları´nı bizimle birlikte göndermen için (sana geldik)." |
|
18 |
(Gittiler ve Firavun:) Dedi ki: "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?" |
|
19 |
"Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin." |
|
20 |
(Musa) Dedi ki: "Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım." |
|
21 |
"Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı." |
|
22 |
"Bana karşı lütuf-dediğin nimet de, İsrailoğulları´nı köle kılmandan dolayıdır." |
|
23 |
Firavun dedi ki: "Alemlerin Rabbi nedir?" |
|
24 |
Dedi ki: "Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan herşeyin Rabbidir. Eğer ´kesin bilgiyle inanıyorsanız´ (böyledir)." |
|
25 |
Çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz?" |
|
26 |
(Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir." |
|
27 |
(Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir." |
|
28 |
"Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi (Musa). |
|
29 |
(Firavun) dedi ki: "Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım." |
|
30 |
(Musa) Dedi ki: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?" |
|
31 |
(Firavun) Dedi ki: "Eğer doğru sözlü isen, onu getir." |
|
32 |
Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi. |
|
33 |
Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için ´parlayıp aydınlanıvermiş´. |
|
34 |
(Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: "Bu” dedi, "Doğrusu bilgin bir büyücüdür." |
|
35 |
"Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?" |
|
36 |
Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder," |
|
37 |
"Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler." |
|
38 |
Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde biraraya getirildi. |
|
39 |
Ve insanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz? dendi." |
|
40 |
"Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız." |
|
41 |
Büyücüler geldiklerinde, Firavun´a: "Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi?" dediler. |
|
42 |
"Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız." |
|
43 |
Musa onlara dedi ki: "Atacağınızı atın." |
|
44 |
Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: "Firavun´un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler. |
|
45 |
Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor. |
|
46 |
Anında büyücüler secdeye kapandılar. |
|
47 |
(Ve:) "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler. |
|
48 |
"Musa´nın ve Harun´un Rabbine." |
|
49 |
(Firavun) Dedi ki: "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Şüphesiz, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım." |
|
50 |
"Hiç zararı yok" dediler. "Çünkü biz gerçekten Rabbimiz´e dönücüleriz." |
|
51 |
"Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz´in bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz." |
|
52 |
Musa´ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik. |
|
53 |
Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. |
|
54 |
"Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;" |
|
55 |
"Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler." |
|
56 |
´Biz ise uyanık bir toplumuz" (dedi). |
|
57 |
Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık; |
|
58 |
Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da. |
|
59 |
İşte böyle; bunlara İsrailoğulları´nı mirasçı kıldık. |
|
60 |
Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular. |
|
61 |
İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa´nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler. |
|
62 |
(Musa:) "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir." |
|
63 |
Bunun üzerine Musa´ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. |
|
64 |
Ötekileri de buraya yaklaştırdık. |
|
65 |
Musa´yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. |
|
66 |
Sonra ötekileri suda boğduk. |
|
67 |
Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
|
68 |
Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
|
69 |
Onlara İbrahim´in haberini de aktar-oku: |
|
70 |
Hani, babasına ve kavmine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti. |
|
71 |
Demişlerdi ki: "Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz." |
|
72 |
Dedi ki: "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?" |
|
73 |
"Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?" |
|
74 |
"Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk." |
|
75 |
(İbrahim) Dedi ki: "Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?" |
|
76 |
"Hem siz, hem de eski atalarınız?" |
|
77 |
"İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç" |
|
78 |
"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O´dur;" |
|
79 |
"Bana yediren ve içiren O´dur;" |
|
80 |
"Hastalandığım zaman bana şifa veren O´dur;" |
|
81 |
"Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O´dur," |
|
82 |
"Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O´dur;" |
|
83 |
"Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;" |
|
84 |
"Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver." |
|
85 |
"Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl," |
|
86 |
"Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır." |
|
87 |
"Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme," |
|
88 |
´Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde." |
|
89 |
"Ancak Allah´a selim bir kalp ile gelenler başka." |
|
90 |
(O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır. |
|
91 |
Cehennem de azgınlar için sergilenir. |
|
92 |
Ve onlara: "Tapmakta olduklarınız nerede?" denilir; |
|
93 |
"Allah´ın dışında olan (ilah)lar; size yardımları dokunuyor mu, veya kendilerine yardımları oluyor mu? |
|
94 |
Artık onlar ve azgınlar onun içine dökülüverilmiştir. |
|
95 |
Ve İblis´in bütün orduları da. |
|
96 |
Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki: |
|
97 |
"Andolsun Allah´a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz," |
|
98 |
"Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk. |
|
99 |
"Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı." |
|
100 |
"Artık bizim için ne bir şefaatçi var," |
|
101 |
"Ne de candan-yakın bir dost." |
|
102 |
"Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik." |
|
103 |
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
|
104 |
Ve şüphesiz senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
|
105 |
Nuh kavmi de gönderilen (peygamber)leri yalanladı. |
|
106 |
Hani onlara kardeşleri Nuh: "Sakınmaz mısınız?" demişti. |
|
107 |
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." |
|
108 |
"Artık Allah´tan korkup-sakının ve bana itaat edin." |
|
109 |
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir." |
|
110 |
"Artık Allah´tan korkup-sakının ve bana itaat edin. |
|
111 |
Dediler ki: "Sana, sıradan aşağılık insanlar uymuşken inanır mıyız?" |
|
112 |
Dedi ki: "Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur." |
|
113 |
"Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir, eğer şuurundaysanız (anlarsınız.)" |
|
114 |
"Ve ben mü´min olanları kovacak değilim." |
|
115 |
"Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım." |
|
116 |
Dediler ki: "Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten taşa tutulup kovulacaksın." |
|
117 |
Dedi ki: "Rabbim, şüphesiz kavmim beni yalanladı." |
|
118 |
"Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü´minleri kurtar." |
|
119 |
Bunun üzerine, onu ve onunla birlikte olanları (insan ve hayvanlarla) yüklü gemi içinde kurtardık. |
|
120 |
Sonra bunun ardından geride kalanları da suda-boğduk. |
|
121 |
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
|
122 |
Ve şüphesiz senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
|
123 |
Ad (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı. |
|
124 |
Hani onlara kardeşleri Hud: "Sakınmaz mısınız?" demişti. |
|
125 |
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." |
|
126 |
"Artık Allah´tan korkup-sakının ve bana itaat edin." |
|
127 |
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir." |
|
128 |
"Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz?" |
|
129 |
"Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?" |
|
130 |
"Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?" |
|
131 |
"Artık Allah´tan korkup-sakının ve bana itaat edin." |
|
132 |
"Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup-sakının." |
|
133 |
"Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti." |
|
134 |
"Bahçeler ve pınarlar da." |
|
135 |
"Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum." |
|
136 |
Dediler ki: "Bizim için fark etmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da." |
|
137 |
"Bu, geçmiştekilerin ´geleneksel tutumundan başkası değildir." |
|
138 |
"Ve biz azap görecek de değiliz." |
|
139 |
Böylelikle onu yalanladılar, Biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
|
140 |
Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
|
141 |
Semud (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı. |
|
142 |
Hani onlara kardeşleri Salih: "Sakınmaz mısınız? demişti. |
|
143 |
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." |
|
144 |
"Artık Allah´tan korkup-sakının ve bana itaat edin." |
|
145 |
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; |
|
146 |
"Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?" |
|
147 |
"Bahçelerin, pınarların içinde," |
|
148 |
"Ekinler ve yumuşak tomurcuklu göz alıcı hurmalıklar arasında?" |
|
149 |
"Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz." |
|
150 |
"Artık Allah´tan sakının ve bana itaat edin." |
|
151 |
"Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin." |
|
152 |
"Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik-düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar)." |
|
153 |
Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin." |
|
154 |
"Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen, bu durumda bir ayet (mucize) getir-görelim." |
|
155 |
Dedi ki: "İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun, belli bir günün su içme hakkı da sizindir." |
|
156 |
"Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar. |
|
157 |
"Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman oldular." |
|
158 |
Böylece azap onları yakaladı. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
|
159 |
Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
|
160 |
Lut (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı. |
|
161 |
Hani onlara kardeşleri Lut: "Sakınmaz mısınız?" demişti. |
|
162 |
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." |
|
163 |
"Artık Allah´tan korkup-sakının ve bana itaat edin." |
|
164 |
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir." |
|
165 |
"Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz? |
|
166 |
"Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz." |
|
167 |
Dediler ki: "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın." |
|
168 |
Dedi ki: "Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım." |
|
169 |
"Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar." |
|
170 |
Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık. |
|
171 |
Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç. |
|
172 |
Sonra geride kalanları yerle bir ettik. |
|
173 |
Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp-korkutulanların yağmuru ne kötü. |
|
174 |
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
|
175 |
Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır esirgeyendir. |
|
176 |
Eyke halkı da, gönderilen (peygamber)leri yalanladı. |
|
177 |
Hani onlara Şuayb: "Sakınmaz mısınız?" demişti. |
|
178 |
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." |
|
179 |
"Artık Allah´tan korkup-sakının ve bana itaat edin." |
|
180 |
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir." |
|
181 |
"Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın." |
|
182 |
"Dosdoğru olan terazi ile tartın." |
|
183 |
"İnsanların eşyasını değerden düşürüp-eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın." |
|
184 |
"Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan sakının”. |
|
185 |
Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin”. |
|
186 |
"Sen, yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin ve biz senin gerçekte yalancılardan olduğunu sanıyoruz." |
|
187 |
"Eğer doğru sözlü isen, bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver." |
|
188 |
Dedi ki: "Rabbim, yaptıklarınızı daha iyi bilir. |
|
189 |
Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik-gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı. |
|
190 |
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. |
|
191 |
Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. |
|
192 |
Gerçekten o (Kur´an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir. |
|
193 |
Onu Ruhu´l-emin indirdi. |
|
194 |
Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir). |
|
195 |
Apaçık Arapça bir dille. |
|
196 |
Ve hiç şüphesiz, o (Kur´an), geçmişlerin kitaplarında da vardır. |
|
197 |
İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir delil (ayet) değil mi? |
|
198 |
Onu Arapça bilmeyen birine indirmiş olsaydık. |
|
199 |
Böylece onlara okusaydı, yine ona iman edecek değillerdi. |
|
200 |
Biz onu, suçlu-günahkarların kalbine işte böyle işlettik. |
|
201 |
Onlar, o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar. |
|
202 |
Artık o (azap), kendileri şuurunda olmadan onlara apansız gelecektir. |
|
203 |
Derler ki: "Bize bir süre tanınır mı?" |
|
204 |
Onlar yine de azabımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar? |
|
205 |
Gördün mü; Biz onları yıllarca yararlandırsak, |
|
206 |
Sonra kendilerine va´dolunan (azap günü) geliverse, |
|
207 |
Onların ´meta ile yararlandıkları´ şey, kendilerini (görecekleri azaptan) bağımsız kılamaz. |
|
208 |
Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın, Biz hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz. |
|
209 |
(Onlara) Hatırlatma (yapılmıştır); Biz zulmedici değiliz. |
|
210 |
Onu (Kur´an´ı) şeytanlar indirmemiştir. |
|
211 |
Bu, onlara yaraşmaz ve güç de yetiremezler. |
|
212 |
Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır. |
|
213 |
Allah ile beraber başka bir İlah´a yalvarıp-yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun. |
|
214 |
(Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyar. |
|
215 |
Ve mü´minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger. |
|
216 |
Eğer sana isyan edecek olurlarsa, artık de ki: "Gerçekten ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım." |
|
217 |
Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan (Allah´)a tevekkül et. |
|
218 |
O, kıyam ettiğin zaman seni görüyor. |
|
219 |
Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da. |
|
220 |
Hiç şüphesiz, O, işitendir, bilendir. |
|
221 |
Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? |
|
222 |
Onlar, ´gerçeği ters yüz eden,´ günaha düşkün olan her yalancıya inerler. |
|
223 |
Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler. |
|
224 |
Şairler ise; gerçekten onlara azgın-sapıklar uyar. |
|
225 |
Görmedin mi; onlar, her bir vadide vehmedip duruyorlar, |
|
226 |
Ve gerçekten onlar, yapmayacakları şeyleri söylüyorlar. |
|
227 |
Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah´ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öclerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir. |
|