فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ |
ARAPÇA LATİN |
Fe lemmâ keşefnâ an humul azâbe izâ hum yenkusûn(yenkusûne). |
|
DİYANET İŞLERİ |
Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar. |
|
DİYANET VAKFI |
Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden dönüverdiler. |
|
ELMALILI SADE |
Bunun üzerine kendilerinden azabı açtığımızda hemen cayıverdiler. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
Vaktâ ki, onlardan o azabı açıverdik, o zaman onlar sözlerinden geri döner oldular. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Fakat biz onlardan azabı kaldırınca sözlerinden dönmeye başladılar. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Derken onlardan azâbı kaldırdık mı sözlerinden döndüler. |
|
İBN-İ KESİR |
Azabı üzerlerinden kaldırınca, hemen sözlerinden caydılar. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Fakat onlardan azabı çekip giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar. |
|
BEKİR SADAK |
Ama, azabi uzerlerinden kaldirdigimizda hemen sozlerinden donduler. |
|
CELAL YILDIRIM |
Kendilerinden o azabı kaldırdığımızda, birden verdikleri sözü bozdular (yerine getirmediler). |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
Fakat biz onlardan azâbı giderince bir de ne bakarsın: Onlar verdikleri sözü bozuyorlar bile! |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Bunun üzerine kendilerinden azabı kaldırdığımız vakit, (yola geleceğiz, iman edeceğiz sözlerinden) hemen caydılar. |
|
ALİ BULAÇ |
Fakat onlardan azabı çekip-giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar. |
|