فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ |
ARAPÇA LATİN |
Fe zerhum yahûdû ve yel’abû hattâ yulâkû yevme humullezî yû’adûn(yû’adûne). |
|
DİYANET İŞLERİ |
Bırak onları, tehdit edildikleri güne kavuşana kadar, (batıl inançlarına) dalsınlar ve (dünya hayatlarında) oynayadursunlar. |
|
DİYANET VAKFI |
Sen bırak onları, kendilerine söz verilen günlerine kavuşuncaya kadar bâtıla dalsınlar, oynaya dursunlar. |
|
ELMALILI SADE |
Şimdi bırak onları dalsınlar, oynaya dursunlar, va´dolunduklan günleri (gelip) çatasıya kadar! |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
Artık onları bırak, (beyhûde işlere) dalsınlar ve oyalanadursunlar. O vaadolundukları günlerine mülâki olacaklarına değin. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Bırak onları, kendilerine söylenen günlerine kavuşuncaya kadar dalsın, oyalansınlar! |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Bırak onları, vaadedilen güne ulaşıncaya dek didinip oynasınlar. |
|
İBN-İ KESİR |
Bırak onları, kendilerine vaadedilen güne ulaşıncaya kadar dalsınlar, oyalanıp dursunlar. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Artık sen onları bırak; onlar vadedilen kendi günlerine kadar, dalsınlar ve oynaya dursunlar. |
|
BEKİR SADAK |
Birak onlari, kendilerine soz verilen gune kavusana kadar, dalsinlar, oynasinlar. |
|
CELAL YILDIRIM |
Bırak onları, (tehdîd anlamında) va´d olundukları günlerine kavuşuncaya kadar (inkâr ve azgınlıklarına) dalıp oynasınlar. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
(Şimdilik) sen bırak onları, (baatılın içine) dalsınlar, (dünyâlarında) oynaya dursunlar. Nihayet (azâb ile) tehdîd edilmekde oldukları günlerine kavuşdurulacaklardır. |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Şimdi bırak onları (bâtıl inançlarına) dalsınlar, oynaya dursunlar; tâ vaad edildikleri (kıyamet) günlerine kavuşuncaya kadar... |
|
ALİ BULAÇ |
Artık onları bırak; onlara vadedilen günlerine kadar, dalsınlar ve oynaya dursunlar. |
|