فَجَعَلَهُمْ جُذَاذًا إِلَّا كَبِيرًا لَهُمْ لَعَلَّهُمْ إِلَيْهِ يَرْجِعُونَ |
ARAPÇA LATİN |
Fe cealehum cuzâzen illâ kebîren lehum leallehum ileyhi yerciûn(yerciûne). |
|
DİYANET İŞLERİ |
Derken (İbrahim) belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları (putları) paramparça etti. |
|
DİYANET VAKFI |
Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye. |
|
ELMALILI SADE |
Derken, onları parça parça etti. Ancak büyüklerinden birini bıraktı ki belki ona müracaat ederler. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
Artık onları parça parça etti. Ancak onların bir büyüğünü değil, belki kendisine müracaat ederler diye. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Arkasından o putları kırıp parça parça etti, fakat bilgisine (!) başvursunlar diye en büyük putu sağlam bıraktı. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Onları paramparça etti, yalnız, ona baş vursunlar diye büyüklerini bıraktı. |
|
İBN-İ KESİR |
Derken hepsini paramparça edip içlerinden büyüğünü, ona başvursunlar diye sağlam bıraktı. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça kıldı; belki ona başvururlar diye. |
|
BEKİR SADAK |
Hepsini paramparca edip, iclerinden buyugunu ona basvursunlar diye, saglam birakti. |
|
CELAL YILDIRIM |
Derken İbrahim, onları parça parça etti; ancak dönüp başvururlar diye (putların) en büyüğünü kırmadı. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
Derken o, bunları parça parça etdi. Yalınız onların büyüğünü bırakdı, belki ona müracaat ederler diye. |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Nihayet o putları paramparça etti, yalnız bunların büyüğünü bıraktı ki, belki ona müracaat ederler (de hadiseyi sorarlar). |
|
ALİ BULAÇ |
Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye. |
|