قَالُوا فَأْتُوا بِهِ عَلَىٰ أَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ |
ARAPÇA LATİN |
Kâlû fe’tû bihî alâ a’yunin nâsi leallehum yeşhedûn(yeşhedûne). |
|
DİYANET İŞLERİ |
(Bir kısmı da) “O hâlde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik ederler” dediler. |
|
DİYANET VAKFI |
O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler. |
|
ELMALILI SADE |
hadi onu halkın gözleri önüne getirin, belki (onlar da aleyhinde) şehadet ederler.» dediler. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
«Haydin dediler. O´nu nâsın gözleri önüne getiriniz; umulur ki onlar şehâdette bulunurlar.» |
|
FİZİLALİL KURAN |
O halde onu yakalayıp halkın karşısına getiriniz ki, herkes bu suçunun tanığı olsun dediler. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Öyleyse dediler, onu halkın gözü önüne getirin de söylediği söze tanıklıkta bulunsunlar. |
|
İBN-İ KESİR |
Dediler ki: O halde bunların şahidlik edebilmeleri için onu insanların gözleri önüne getirin. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Dediler ki: «Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar.» |
|
BEKİR SADAK |
(60-61) Bazilari: «Ibrahim denen bir gencin onlari diline doladigini duymustuk» deyince, «O halde bunlarin sahidlik edebilmeleri icin onu halkin gozu onune getirin» dediler. |
|
CELAL YILDIRIM |
Bunların şahitlik etmeleri ic!n onu halkın önüne getirin, dediler. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
Dediler: «O halde onu insanların gözleri önüne getirin. Olur ki onlar da (aleyhinde) şâhidlik ederler». |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
(Nemrud ve kavminin ileri gelenleri şöyle) dediler: “- Öyle ise, onu insanların gözleri önüne getirin, belki (yaptığı işe) şahidlik ederler.” |
|
ALİ BULAÇ |
Dediler ki: "Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar." |
|