Hud Suresi
 



AYET NO

MEAL

1 Elif, lâm, raa. (Bu) öyle bir kitabdır ki âyetleri (en kat´î bürhanlarla) desteklenmiş, sonra da apaçık bildirilmiş, (her işi) hikmetle yapan, (her şeyden) kemâliyle haberdâr olan (Allah) tarafından (indirilmişdir). Facebook'ta Paylaş
2 Tâki Allahdan başkasına ibâdet etmeyin. Şübhesiz, ben sizi Onun tarafından (eğri yolun akıbetinden) korkutan, (mü´minlere) müjde veren (bir peygamber) im. Facebook'ta Paylaş
3 Ve tâki Rabbinizden mağfiret isteyin, sonra (ıhlâs ile) ona dönün ki sizi adı konmuş (ta´yîn ve takdîr edilmiş) bir müddete kadar güzel ni´metleriyle fâidelendirsin, her fazıylet saahibine kendi fazl (-u kerem) ini versin. (Habîbim onlara de ki:) «Eğer (îmandan) yüz çevirirseniz ben sizin başınıza (gelecek) büyük bir günün azabından korkarım». Facebook'ta Paylaş
4 Dönüşünüz ancak Allaha dır. O her şey´e hakkıyle kaadirdir. Facebook'ta Paylaş
5 Haberiniz olsun ki ondan (o peygamberden düşmanlıklarını) gizlemeleri için göğüslerini dürüb bükerler. (Hakkı işitmemek için) elbiseleriyle örtündükleri zaman da (hallerine) dikkat et. (Halbuki) Allah Onların gizleyeceklerini de, açığa vuracaklarını da biliyor. Çünkü O, sinelerin ta özünü bilendir. Facebook'ta Paylaş
6 Yerde yürüyen hiç bir canlı haaric olmamak üzere rızıklar) Allahın üstünedir. Onların duracak yerlerini de, emânet edilen yerlerini de O bilir. (Bunların) hepsi (ve bütün halleri) o apaçık kitabdadır. Facebook'ta Paylaş
7 O, hanginizin ameli (haal-ü hareketi) daha güzel olduğu (hususunda) sizi imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde yaratandır. (Bundan evvel ise) arşı su üstünde idi. And olsun ki «Ölümden sonra muhakkak yine diriltileceksiniz» desen kâfir olanlar mutlakaa «Bu, apaçık bir aldatmadan başka (bir şey) değildir» derler. Facebook'ta Paylaş
8 Andolsun ki biz kendilerinden azabı sayılı bir müddete kadar gecikdirsek mutlakaa diyeceklerdir ki: «Bunu alıkoyan (sebeb) de ne»? Haberiniz olsun ki, o bunlara geleceği gün kendilerinden döndürülecek değildir. Eğlenceye alageldikleri şey (azâb) onları çepçevre kuşatacakdır. Facebook'ta Paylaş
9 İnsana bizden bir rahmet (ve ni´met) tatdırıb da sonra bunu kendisinden soyub alıversek, andolsun, (o anda) o, (Allahın fazlından) ümidini kesen bir adam, (evvelki ni´metleri tamamen unutan) bir nankördür. Facebook'ta Paylaş
10 Şâyed kendisine dokunan bir derdden sonra ona ni´meti tatdırırsak andolsun diyecek ki: «Benden kötülükler (bir daha gelmemek üzere) uzaklaşıb gitdi». Çünkü o (bu anda) şımarıkdır, (halka karşı) böbürlenendir. Facebook'ta Paylaş
11 (Derdlere, sıkıntılara) göğüs gerib de güzel güzel amel (ve hareketler) de bulunanlar böyle değil. (Günâhlarını) yarlığamak ve büyük mükâfat işte bunlar, bunlar içindir. Facebook'ta Paylaş
12 Şimdi sen (müşriklerin belki): «Ona (gökden) bir hazîne indirilseydi, yahud maiyyetinde bir de melek gelseydi ya» demelerinden (nâşî) sana vahy olunandan bir kısmını, bu yüzden yüreğin daralarak, hemen terk mi edivereceksin? Sen ancak bir nezirsin (Allahın azâbiyle korkutan bir peygambersin). Allah ise her şey´e hakkıyle vekildir. Facebook'ta Paylaş
13 Yoksa onu (Kur´ânı) kendisi mi uydurdu diyorlar? De ki: «O halde haydi siz de onun gibi on sûre getirin düzme ve uydurma olarak. Allahdan başka kime gücünüz yetiyorsa (kime güveniyorsanız) onları da (yardıma) çağırın, eğer (iddianızda) doğrucular iseniz. Facebook'ta Paylaş
14 Eğer bunun üzerine (ey müşrikler) onlar da (o yardıma çağırdıklarınız da ızhaar-ı acz edib) size cevab veremediler, (bu işi beceremediler) se bilin ki, demek, o (Kur´an) ancak Allahın ilmiyle indirilmişdir. (O Allah ki) hakîkaten kendinden başka hiç bir Tanrı yokdur. Artık siz müslüman oluyor musunuz?! Facebook'ta Paylaş
15 Kim (yalınız) dünyâ hayaatını ve onun zînet (ve ihtişam) ını arzu ederse onların yapdıklarının (çalışdıklarının) karşılığını burada tamamen öderiz. Onlar bu hususda bir eksikliğe de uğratılmazlar. Facebook'ta Paylaş
16 Onlar öyle kimselerdir ki âhiretde kendilerine ateşden başkası yokdur. (Dünyâda) işledikleri şeyler (hattâ iyilikler) orada boşa gitmişdir. Zâten yapageldikleri hep boşdur (onların). Facebook'ta Paylaş
17 (Yalınız dünyâ hayaatını arzu eden kimse); Rabbinin açık bir delîl? üzerinde bulunub da ardınca yine Ondan bir şâhid gelen, ondan önce de bir rehber ve bir rahmet olmak üzere Musânın hitabı (ile tasdıyk edilmiş) olan kimse gibi midir ki böyle olanlar ona (Kur´ana) inanırlar. Her hangi bir güruh onu tanımazsa ateş onun va´d edilen yeridir. Sen de bundan şübhe içinde olma. Çünkü o, hakdır, Rabbindendir. Fakat insanların çoğu îman etmezler. Facebook'ta Paylaş
18 Allaha karşı (kendiliğinden) yalan düzenden daha zaalim kimdir? Onlar Rablerine arzedilecekler, şâhidler de «İşte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir» diyecek. Haberiniz olsun ki Allahın lâ´neti zaalimlerin tepesindedir. Facebook'ta Paylaş
19 Öyle (zaalimler) ki (insanları) Allahın yolundan döndürürler, onu eğriltmek isterler. Onlar âhireti inkâr edenlerin ta kendileridir. Facebook'ta Paylaş
20 Onlar yer yüzünde (Allâhı) âciz bırakabilecek değillerdir. Kendilerini Allahdan (kurtaracak) hiç bir haamîleri de yokdur. Onların azabı kat kat olacakdır. (Çünkü) onlar (hakkı) işitmiye tehammül edemezlerdi, (onu) görmezlerdi de. Facebook'ta Paylaş
21 Onlar nefislerine ziyan edenlerdir. Uydurmakda oldukları şeyler (putlar) da kendilerinden uzaklaşıb gaybolmuşdur. Facebook'ta Paylaş
22 Şübhesiz onlar âhiretde en çok zarar görenlerin ta kendileridir. Facebook'ta Paylaş
23 Îman edib de güzel işler yapanlar (a) ve huşu ve tevaazu´la Rablerine bağlananlar (a gelince) onlar cennetin yaranıdırlar. Onun içinde ebedî kalıcıdırlar onlar. Facebook'ta Paylaş
24 Bu iki zümrenin haali kör ve sağırla gören ve işiden (in haali) gibidir. Bunlar birbirine denk olurlar mı hiç? Haalâ iyi düşünmeyecek misiniz? Facebook'ta Paylaş
25 (25-26) Andolsun ki biz Nuhu kavmine (peygamber olarak) göndermişizdir. (O, öyle demişdi:) «Şübhesiz ki ben sizi Allahın azabından apaçık korkutanım. Allahdan başkasına ibâdet etmeyin. Hakıykat, ben sizi başınıza acıklı bir günün azabı (gelib çatması) ndan endîyşe ediyorum». Facebook'ta Paylaş
26 (25-26) Andolsun ki biz Nuhu kavmine (peygamber olarak) göndermişizdir. (O, öyle demişdi:) «Şübhesiz ki ben sizi Allahın azabından apaçık korkutanım. Allahdan başkasına ibâdet etmeyin. Hakıykat, ben sizi başınıza acıklı bir günün azabı (gelib çatması) ndan endîyşe ediyorum». Facebook'ta Paylaş
27 Bunun üzerine kavminden küfredenlerin elebaşları «Biz seni kendimiz gibi bir insandan başka olarak görmüyoruz. Basıyt ve zaahirî bir görüşle (uyan) en aşağı tabakalarımızdan başkasının sana tâbi olduğunu da görmüyoruz. Sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü dahi görmüyoruz. Biz sizi bil´akis yalancılar sanıyoruz» dedi (ler). Facebook'ta Paylaş
28 (Nuh) dedi ki: «Ya ben (da´vâmın sıdkına şâhid olmak üzere) Rabbimden (gelen) apaçık bir bürhan üzerinde isem? O, bana kendi katından bir rahmet vermiş de bunlar siz (in kör gözleriniz) den gizli bırakılmışsa? Söyleyin bana ey kavmim? Sizi ona, kendiniz hoş görmeyib dururken de zorlayacak mıyız (sanki)»? Facebook'ta Paylaş
29 Ey kavmim, bundan (bu tebliğlerimden) dolayı sizden hiç bir mal istemiyorum. Benim mükâfatım Allahdan başkasına âid değildir ve ben îman edenleri tardedici de değilim. Çünkü onlar muhakkak ki Rablerine kavuşanlardır. Ancak ben sizi cahillik eder bir kavm görüyorum». Facebook'ta Paylaş
30 «Ey kavmim, ben onları koğarsam Allahdan (Allahın intikaamından) beni kim (kurtarabilir, bana kim) yardım eder? Hiç de düşünmez misiniz?» Facebook'ta Paylaş
31 «Ben size: Allahın hazîneleri benim nezdimdedir demiyorum. Ben ğaybı bilmem. Ben hakıykatde bir melek´im de demiyorum. Bununla beraber gözlerinizin hor gördüğü kimseler (mü´minler) hakkında Allah onlara asla bir hayr vermeyecekdir dahi diyemem. Allah, onların özlerindekini ençok bilendir. (Eğer bunları tard edersem) o takdirde şübhesiz ki ben zaalimlerdenimdir». Facebook'ta Paylaş
32 Dediler: «Ey Nuh, bizimle cidden uğraşdın. Bizimle olan bu mücâdelende ileri de gitdin. Eğer sen doğruculardan isen bizi tehdîd edib durduğun (azâb) ı haydi getir bize». Facebook'ta Paylaş
33 (Nuh da): «Dilerse onu size ancak Allah getirir. Siz (Onu) âciz bırakabilecekler değilsiniz» dedi. Facebook'ta Paylaş
34 «Eğer Allah sizi helak etmek dilemişse, ben sizin iyiliğinizi arzu etmiş olsam bile, bu hayırhahlığım size fâide vermez. O, sizin Rabbinizdir ve nihayet ancak Ona döndürüleceksiniz». Facebook'ta Paylaş
35 (Habîbim) belki «Onu (Kur´ânı) kendiliğinden uydurdu» derler. De ki: «Eğer ben onu kendim uydurdumsa günâhı benim üstüme olsun. Halbuki ben sizin (böyle bir iftira ile) irtikâb edegeldiğiniz (günâh) dan tamamen uzağım». Facebook'ta Paylaş
36 Nuha şu hakıykat vahy olundu: «Kavminden gerçek îman etmiş olanlardan başkası asla îman etmeyecekdir. O halde (bîhûde üzülüb de) işleyegeldikleri şeylerden (tecâvüzlerden) dolayı tasalanma». Facebook'ta Paylaş
37 «Bizim nezâretimiz ve vahyimiz ile gemi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar suda boğulmuşlardır (boğulacaklardır)». Facebook'ta Paylaş
38 (Nuh) gemiyi yapıyordu. Kavminden her hangi bir güruh yanından geçdikçe onunla eğleniyorlardı. Dedi ki: «Eğer bizimle eğlenirseniz biz de sizinle, bu eğlendiğiniz gibi, eğleneceğiz». Facebook'ta Paylaş
39 «Artık kendisini rüsvay edecek azabın kime gelib çatacağını (bundan başka âhiretdeki) dâim? azabın da kimin başına geleceğini ileride bileceksiniz». Facebook'ta Paylaş
40 Nihayet emrimiz gelib de fırın kaynadığı zaman (Nuha) dedik ki: «Her birinden (her bir neviden erkek ve dişi) ikişer çift ile — aleyhinde söz geçmiş (helakleri takdîr edilmiş) olanlar müstesna — aileni ve îman edenleri içine yükle». Zâten onun maiyyetindeki az kimselerden başkası da îman etmemişdi. Facebook'ta Paylaş
41 (Nuh) dedi ki: «Binin içerisine. Onun akması da, durması da Allahın adıyladır. Seksiz şübhesiz Rabbim çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir». Facebook'ta Paylaş
42 O (gemi) bunları dağlar gibi dalga (lar) içinden akıtıb götürüyordu. Nuh ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna bağırdı: «Oğulcağızım, (gel) bizim yanımıza sen de bin, kâfirlerden olma». Facebook'ta Paylaş
43 O, dedi ki: «Bir dağa sığınırım, o beni sudan korur». (Nuh da şöyle) dedi: «Bu gün Allahın emrinden, esirgeyen kendinden başka, hiç bir koruyucu yokdur», ikisinin arasına dalga girdi, o da boğulanlardan oldu. Facebook'ta Paylaş
44 (Taraf-ı ilâhîden) denildi ki: «Ey arz suyunu yut, ey gök sen de tut». Su kesildi, iş olub bitirildi, (gemi de) Cûdî (dağının) üzerinde durdu. O zaalimler güruhuna «Uzak olsunlar» denildi. Facebook'ta Paylaş
45 Nuh Rabbine düâ edib dedi ki: «Ey Rabbim, benim oğlum da şübhesiz benim ailemdendir. Senin va´din elbette hakdır ve Sen haakimlerin haakimisin». Facebook'ta Paylaş
46 (Allah da şöyle) buyurdu: «Ey Nuh, o kat´iyyen senin ailenden değildir. Çünkü o (nun işlediği) Saalih olmayan (kötü) bir işdir. O halde bilgin olmadığı bir şey´i benden isteme. Seni bilmezlerden olmakdan bihakkın men ederim». Facebook'ta Paylaş
47 (Nuh) «Ey Rabbim, dedi, ben bilgimin olmadığı şey´i Senden istemekden Sana sığınırım. Eğer beni yarlığamazsan, beni esirgemezsen husrâne düşmüşlerden olurum». Facebook'ta Paylaş
48 Denildi ki: «Yâ Nuh, sana ve (gemide) maiyyetinde bulunanlardan (gelecek mü´min) ümmetlere bizden selâm (-ü selâmet) ve bereketlerle in (gemiden. Onlardan türeyecek diğer kâfir) ümmetler de vardır ki biz onları dahi (dünyâda bol rızıklarla) fâidelendireceğiz. Sonra ise (âhiretde) onları bizden acıklı bir azâb çarpacakdır.. Facebook'ta Paylaş
49 Bunlar gayb haberlerindendir ki sana onları vahyediyoruz. Onları bundan evvel ne sen biliyordun, ne kavmin. O halde (Habîbim) sen de (Nuh gibi her cefâye) katlan. Akıbet hiç şübhesiz takvaaye erenlerindir. Facebook'ta Paylaş
50 Âd´e biraderleri Hûd´ü (gönderdik). «Ey kavmim, dedi, Allaha kulluk edin. Sizin Ondan başka hiç bir Tanrınız yok. Siz (Allaha karşı) yalan düzenlerden başka (kimseler) değilsiniz». Facebook'ta Paylaş
51 «Ey kavmim, ben buna (bu teblîğıma) mukaabil sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım, beni yaradandan başkasına âid değildir. Haalâ akıllanmayacak mısınız?». Facebook'ta Paylaş
52 «Ey kavmim, Rabbinden mağfiret isteyin. Sonra yine Ona tevbe (ve rücû) edin ki üstünüze gökden bol bol (feyzini) göndersin, kuvvetinize daha fazla kuvvet katsın. Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin». Facebook'ta Paylaş
53 Dediler ki: «Ey Hûd, sen bize açık bir mu´cize getirmedin. Biz de senin sözünle Tanrılarımızı bırakıcı değiliz. Sana inanıcılar da değiliz». Facebook'ta Paylaş
54 (54-55) Biz «Tanrılarımızdan kimi seni fena çarpmış» (demekden) başka (bir şey) söylemeyiz. (Hûd) dedi: «Allâhı hakıykî şâhid gösteririm ve siz de şâhid olun ki ben sizin Allâhı bırakıb da Ona ortak tutmakda devam etdiğiniz şeylerden kat´iyyen uzağım. Artık bana topyekûn istediğiniz tuzağı kurun, sonra bana mühlet de vermeyin». Facebook'ta Paylaş
55 (54-55) Biz «Tanrılarımızdan kimi seni fena çarpmış» (demekden) başka (bir şey) söylemeyiz. (Hûd) dedi: «Allâhı hakıykî şâhid gösteririm ve siz de şâhid olun ki ben sizin Allâhı bırakıb da Ona ortak tutmakda devam etdiğiniz şeylerden kat´iyyen uzağım. Artık bana topyekûn istediğiniz tuzağı kurun, sonra bana mühlet de vermeyin». Facebook'ta Paylaş
56 «Şübhesiz ki ben, kendimin de, sizin de Rabbiniz olan Allaha güvenib dayandım. Yürür hiç bir mahlûk haaric olmamak üzere (hepsinin) alnından tutan Odur. Benim Rabbim hakıykaten doğru bir yol üzerindedir». Facebook'ta Paylaş
57 «Eğer şimdi yüz çevirirseniz (ne diyeyim). Ben size ne ile gönderilmişsem işte size onu tebliğ etdim. Rabbim size yerinize diğer bir kavmi getirir de Ona hiç bir şeyle zarar yapamazsınız. Şübhesiz ki benim Rabbim her şey´in üstünde bir nigehbandır». Facebook'ta Paylaş
58 Vaktaki (azâb) emrimiz geldi. Hûd´ü de, maiyyetindeki mü´minleri de, bizden bir rahmet olarak, selâmete erdirdik, onları ağır azâbdan kurtardık. Facebook'ta Paylaş
59 İşte Âd (kavmi)! Onlar Rablerinin âyetlerini bilerek inkâr etdiler, peygamberlerine aasî oldular, inâdcı her zorbanın emri ardınca gitdiler. Facebook'ta Paylaş
60 Onlar bu dünyâda da, kıyaamet gününde de lâ´net (cezasına) tâbi´ tutuldular. Haberiniz olsun ki Âd (kavmi) Rablerine küfretdiler. Gözünüzü açın ki Hûd´ün kavmi olan Âd´e (rahmet-i ilâhiyyeden ebedi) uzaklık (verildi). Facebook'ta Paylaş
61 Semuud´a biraderleri Saalih´i (gönderdik). Dedi ki: «Ey kavmim, Allaha kulluk edin. Sizin Ondan başka hiç bir Tanrınız yokdur. O, sizi toprakdan meydana getirdi, sizi orada ömür geçirmiye (yahud: i´maara) me´mur etdi. O halde Ondan mağfiret isteyin, sonra Ona tevbe edin (hep Ona dönün). Şübhesiz ki Rabbim (in rahmeti) çok yakındır; O, (duaları da) kabul edendir». Facebook'ta Paylaş
62 «Ey Saalih, dediler, sen bundan evvel içimizde ümîd beslenen bir (zât) din. (Şimdi) atalarımızın tapdığı şeylere tapmamızdan bizi vaz geçirmek mi istiyorsun? Senin bizi (kulluğuna) da´vet etdiğin (Rab) den hakıykaten şek içindeyiz, şübheleniciyiz». Facebook'ta Paylaş
63 (Saalih) dedi ki: «Ey kavmim, ya ben Rabbimden (gelen) apaçık bir mu´cizenin üzerinde isem ve O, kendinden bana bir rahmet (bir peygamberlik) vermişse? (Buna) ne dersiniz? O halde Allah (ın intikaamın) dan, eğer Ona isyan edersem, (kurtarmak hususunda) bana kim yardım eder? Demek, siz beni ziyana uğratmakdan, (bunu) bana karşı artırmakdan başka, bir şey yapmayacaksınız». Facebook'ta Paylaş
64 «Ey kavmim, işte size bir âyet (bir mu´cize) olmak üzere Allahın şu dişi devesi! Artık onu (serbest) bırakın. Allahın arzında yesin. Ona fenalık edib dokunmayın. Binnetîce sizi yakın bir azâb yakalar». Facebook'ta Paylaş
65 Derken, onu, ayaklarını keserek öldürdüler. Bunun üzerine (Saalih) dedi ki: «Memleketinizde üç gün daha yaşayın. İşte bu, yalanı çıkarılamayacak bir tehdîddir». Facebook'ta Paylaş
66 Vaktaki (azâb) emrimiz geldi, Saalihi de, onun maiyyetinde îman etmiş olanları da tarafımızdan bir esirgeme olarak (azâbdan ve) o günün rüsvaylığından kurtardık. Şübhesiz ki senin Rabbin, O, çok kuvvetlidir, mutlak gaalibdir. Facebook'ta Paylaş
67 O zaalimleri ise korkunç bir ses alıb götürdü de yurdlarına diz üstü çöken (canları çıkan) kimseler oluverdiler. Facebook'ta Paylaş
68 Sanki orada (zâten) oturmamışlardı. Haberiniz olsun ki Semud (kavmi) hakıykaten Rablerine küfretdiler, gözünüzü açın ki Semuda (rahmet-i ilâhiyyeden) uzaklık (verilmişdir). Facebook'ta Paylaş
69 Andolsun, elçilerimiz, İbrâhîme müjde ile gelib «Selâm» dediler. O da «Selâm» dedi ve eğlenmeden gidib (onlara) kızartılmış bir buzağı getirdi. Facebook'ta Paylaş
70 (İbrâhîm), ellerinin buna uzanmadığını görünce onları (n durumundan) hoşlanmadı, onlardan kalbine bir nev´i korku gizledi. Onlar: «Korkma, dediler, çünkü biz Luut kavmine gönderildik». Facebook'ta Paylaş
71 (İbrâhîmin) karısı (hizmet için) ayakda idi. (Bu söz üzerine) güldü. Biz de ona İshakı, İshakın ardından da (torunu) Ya´kubu müjdeledik. Facebook'ta Paylaş
72 «(Kadın) vay, dedi, kendim bir koca karı, şu zevcim de bir ihtiyar iken ben mi doğuracak mışım? Bu, cidden pek şaşılacak bir şey»! Facebook'ta Paylaş
73 (Elçi melekler): «Allahın emrine mi şaşıyorsun? Ey ehl-i beyt, Allahın rahmeti, bereketleri sizin üzerinizdedir. Şübhe yok ki, O, asıl hamde lâyık, hayr-u ihsanı çok olandır» dediler. Facebook'ta Paylaş
74 Vaktaki İbrâhîmden o korku gitdi, kendisine bir de müjde geldi. (Şimdi o) Lût kavmi hakkında (adetâ) bizimle mücâdele ediyordu). Facebook'ta Paylaş
75 Çünkü İbrâhîm cidden yumuşak huylu, yüreği yanık, kendisini tamamen Allaha vermiş biri idi. Facebook'ta Paylaş
76 «Ey İbrâhîm, (dediler), bundan (bu mücâdeleden) vaz geç. Zîrâ hakıykat şudur: Rabbinin emri gelmişdir. Onlara muhakkak reddolunamıyacak bir azâb gelib çatıcıdır», Facebook'ta Paylaş
77 Vaktaki elçilerimiz Lûta geldi. O, bunlar yüzünden kaygıya düşdü, bunlar yüzünden göğsü daraldı ve: «Bu çetin bir gündür» dedi. Facebook'ta Paylaş
78 (Lûtun) kavmi, kendisine doğru (soluk soluğa) koşarak yanına geldi. Onlar daha evvelden kötülükleri işlemiye alışmış kimselerdi. (Lût): «Ey kavmim, dedi, işte kızlarım. Sizin için onlar daha temizdir. Artık Allahdan korkun, beni müsâfirlerimin içinde küçük düşürmeyin. İçinizde aklı başında bir adam da yok mu sizin»? Facebook'ta Paylaş
79 Dediler: «Andolsun, senin de bildiğin vech ile bizim senin kızlarınla hiç bir hak (ve alâka) mız yokdur. Sen bizim ne dilediğimizi elbette bilirsin». Facebook'ta Paylaş
80 (Lût: «Ah), dedi, size (yetecek) bir kuvvetim olsaydı, yahud sarp bir kal´aya sığınabilseydim»! Facebook'ta Paylaş
81 (Elçi melekler): «Yâ Lût, emîn ol, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana kat´iyyen dokunamazlar. Sen hemen gecenin bir kısmında ailenle yürü (yola çık). İçinizden hiç biri geri kalmasın. Yalınız karın müstesna. Çünkü onlara (kavmine) isaabet edecek (azâb) hiç şübhesiz ona da çarpacakdır. Onlara va´d olunan (helak) zamanı sabah vaktidir. Sabah vaktı da yakın değil mi?» dediler. Facebook'ta Paylaş
82 (82-83) Vaktaki (azâb) emrimiz geldi, (o memleketin) üstünü altına getirdik ve tepelerine balçıkdan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdik ki onlar Rabbinin katında hep damgalanmışlardı. Onlar zaalimlerden uzak değildir. Facebook'ta Paylaş
83 (82-83) Vaktaki (azâb) emrimiz geldi, (o memleketin) üstünü altına getirdik ve tepelerine balçıkdan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdik ki onlar Rabbinin katında hep damgalanmışlardı. Onlar zaalimlerden uzak değildir. Facebook'ta Paylaş
84 Medyen´e de biraderleri Şuaybı (gönderdik). Dedi ki: «Ey kavmim, Allaha kulluk edin. Sizin ondan başka hiç bir Tanrınız yokdur. Ölçeği, tartıya eksik tutmayın. Ben sizi hakıykat bir ni´met (ve refah) içinde görüyorum. Şübhesiz ki ben bir gün (hepinizi) çepçevre kuşatıcı bir azâbdan korkmakdayım». Facebook'ta Paylaş
85 «Ey kavmim ölçekde ve tartıda adaleti yerine getirin. Nâsin eşyasını (mallarını, hakkını) eksiltmeyin. Yer yüzünde fesadcılar olarak fenalık yapmayın». Facebook'ta Paylaş
86 «Eğer mü´min kimseler iseniz Allah´ın (halâlınden) bırakdığı (kâr) sizin için daha hayırlıdır. (Bununla beraber) ben sizin üzerinizde bir bekçi de değilim». Facebook'ta Paylaş
87 Dediler ki: «Ey Şuayb, atalarımızın tapdığı şeylerden, yahud mallarımızdan ne dilersek onu yapmamızdan vaz geçmemizi sana namazın mı emrediyor? Çünkü sen, muhakkak ki sen (biliyoruz) yumuşak huylu, aklı başında (bir adam) sın». Facebook'ta Paylaş
88 «Ey kavmim, dedi, ya ben Rabbimden (gelen) apaçık bir bürhanın üzerinde isem ve O, bana kendisinden güzel bir rızk ihsan etmiş ise? (Buna) ne dersiniz? Size etdiğim yasağa rağmen, kendim size muhaalefet etmek istemiyorum ki. Ben gücümün yetdiği kadar ıslahdan başka bir şey arzu etmem. Benim muvaffakıyyetim ancak Allahın yardımıyledir. Ben yalınız Ona güvenib dayandım ve yalınız Ona dönerim». Facebook'ta Paylaş
89 «Ey kavmim, bana olan düşmanlığınız, Nuh kavminin, ya Hûd kavminin, yahud Saalih kavminin başlarına gelenler gibi size bir musîybet yüklemesin. Lût kavmi de sizden uzak değil». Facebook'ta Paylaş
90 «Rabbinizden mağfiret dileyin. Sonra Ona tevbe ile rücû edin. Çünkü Rabbim çok esirgeyendir, (mü´minleri) çok sevendir». Facebook'ta Paylaş
91 Dediler ki: «Ey Şuayb, biz senin söylemekde olduğundan bir çoğunu iyice anlamıyoruz. Seni de içimizden cidden zaîf görüyoruz. Eğer kabilen olmasaydı muhakkak ki seni taşla öldürürdük. Sen bizden üstün bir şeref saahibi değilsin ki...» Facebook'ta Paylaş
92 (Şuayb): «Ey kavmim, dedi, size göre benim kabilem mi Allahdan daha şereflidir ki Onu (tutub) arkanıza atılmış (değersiz) bir şey edindiniz? Benim Rabbim (in ilmi) şübhesiz ne yaparsanız (hepsini) çepçevre kuşatıcıdır». Facebook'ta Paylaş
93 «Ey kavmim, elinizden geleni yapın. Ben de (vazîfemi) yapıcıyım: Yakında bileceksiniz ki kendisini rüsvay edecek azâb kime gelecekdir ve o yalancı kimdir? (O azabı) gözetleyin, ben de sizinle beraber (onu) gözetleyiciyim». Facebook'ta Paylaş
94 Vaktaki (azâb) emrimiz geldi. Hem Şuaybı, hem onun maiyyetinde îman etmiş olanları, bizden bir esirgeme olarak, kurtardık. Zulmedenleri ise korkunç bir ses yakaladı da yurdlarında diz üstü çöke kaldılar (helak oldular). Facebook'ta Paylaş
95 Sanki onlar zâten orada oturmamışlardı. Haberiniz olsun ki Semud (kavmi) rahmet-i ilâhiyyeden nasıl uzaklaşdıysa Medyen (kavmi) ne de öylece bir uzaklık (verildi). Facebook'ta Paylaş
96 (96-97) Andolsun ki biz Musâyı da Fir´avna ve onun ileri gelenlerine mucizelerimizle ve apaçık bir hüccetle gönderdik de yine onlar Fir´avnın emrine tâbi oldular. Halbuki Fir´avn´ın emri hiç de salâhiyyetli ve dürüst değildi. Facebook'ta Paylaş
97 (96-97) Andolsun ki biz Musâyı da Fir´avna ve onun ileri gelenlerine mucizelerimizle ve apaçık bir hüccetle gönderdik de yine onlar Fir´avnın emrine tâbi oldular. Halbuki Fir´avn´ın emri hiç de salâhiyyetli ve dürüst değildi. Facebook'ta Paylaş
98 O, kıyaamet günü kavminin önüne düşecekdir. Artık o, bunları (suya götürür gibi) ateşe götürmüşdür. Vardıkları o yer ne kötü yerdir. Facebook'ta Paylaş
99 Burada da, kıyaamet gününde de lâ´nete tâbi tutuldular onlar. (Kendilerine) verilen bu vergi ne kötü vergidir! Facebook'ta Paylaş
100 Sana kıssa olarak bildirmekde olduğumuz bu (haberler, helak olmuş) memleketlerin haberlerindendir ki onların kimi (nin izleri) ayakda kalmış, (kimi de) biçilmiş ekin (gibi yok olmuşdur). Facebook'ta Paylaş
101 Onlara biz zulmetmedik, fakat onlar kendi nefislerine zulmetdiler. Binâen´aleyh Allâhı bırakıb tapdıkları (yalancı) Tanrılar, Rabbinin (azâb) emri geldiği zaman, onlara hiç bir fâide vermedi, ziyanlarını artırmakdan başka bir şey´e yaramadı. Facebook'ta Paylaş
102 Rabbinin yakalayışı — (ahâlîsi) zulmeder halde bulunan memleketleri yakaladığı zaman — işte böyle (olur). Şübhesiz ki Onun çarpması (cezası) pek acıklıdır, pek çetindir. Facebook'ta Paylaş
103 Bunda (bu kıssalarda) âhiret azabından korkanlar için kat´î birer ibret vardır. O, bütün insanların bir arada toplanmış olacakları bir gündür. O, (istisnasız bütün halkın) haazır olacakları bir gündür. Facebook'ta Paylaş
104 Biz onu (kıyaamet gününü) ancak sayılı bir müddet için gecikdiririz. Facebook'ta Paylaş
105 Gelecek olan o günde Allahdan izinsiz hiç bir kimse konuşmaz. Artık onlardan kimi şakıy (bedbaht), kimi de saîd (bahtiyar) dir. Facebook'ta Paylaş
106 Şakıy olanlara gelince: Onlar ateşdedirler ki orada (çok fecî) bir nefes alıb vermeleri vardır onların. Facebook'ta Paylaş
107 Gökler ve yer durdukça orada ebedî kalıcıdırlar. Rabbinin dilediği (müddet) başka. Çünkü Rabbin ne dilerse hakkıyle onu yapandır. Facebook'ta Paylaş
108 Mes´ud olanlara gelince: Onlar da cennetdedirler. Rabbinin dilediği (müddet) müstesna olmak üzere gökler ve yer durdukça onlar orada ebedî kalıcıdırlar. (Bu), bir lütf-ü ihsandır ki (tükenib) kesilmesi yokdur. Facebook'ta Paylaş
109 Artık onların tapmakda oldukları şeyler (in kendilerini ne feci akıbetlere sürükleyeceğin) den şübhe içinde olma. Onlar, daha evvelden ataları nasıl tapıyorlar idiyse (başka suretle değil) tıbkı onun gibi tapıyorlar. Biz de elbet nasıyblerini (cezalarını) eksiksiz vericiyiz. Facebook'ta Paylaş
110 Andolsun ki biz Musâya o kitabı (Tevrâtı) verdik de onun hakkında da ihtilâf edildi. Eğer Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı elbette aralarında (şimdiye kadar) hüküm verilmiş bitmişdi bile. Hakıykat onlar (senin kavmin) bu (Kur´an) dan yana şiddetli bir tereddüd ve şübhe içindedirler. Facebook'ta Paylaş
111 Şübhesiz Rabbin, her birinin amellerini (amellerinin karşılığını) onlara tam olarak verecekdir. Çünkü O, ne yapıyorlarsa (hepsinden) hakkıyle haberdârdır. Facebook'ta Paylaş
112 O halde sen [habîbim), maiyyetindeki tevbe edenlerle beraber, emr olunduğun vech ile, dosdoğru hareket et. Aşırı gitmeyin. Çünkü O, ne yaparsanız (hepsini) hakkıyle görücüdür. Facebook'ta Paylaş
113 Bir de zulmedenlere meyletmeyin. Sonra size ateş çarpar. Zâten sizin Allahdan başka yardımcılarınız yokdur. Sonra (Ondan da) yardım göremezsiniz. Facebook'ta Paylaş
114 Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl. Çünkü güzellikler kötülükleri (günâhları) giderir. Bu, iyi düşünenlere bir öğüddür. Facebook'ta Paylaş
115 Sabr-u sebat et. Zîrâ Allah iyi hareket edenlerin mükâfatını zaayi etmez. Facebook'ta Paylaş
116 Sizden önceki devirlerde (insanları) yer yüzünde fesâd (çıkarmak) dan vaz geçirmiye çalışacak (bu suretle onları helâkden kurtaracak) fazilet saahibleri bulunmalı değil miydi? (O devirlerin insanları) içinden (vazifelerini yapdıkları için) kurtardığımız (kimseler) ancak (pek) azdır. Zaalim olanlar ise yalınız kendilerine verilen (dünyevî) refahın ardına düşdüler, günahkâr insanlardı onlar. Facebook'ta Paylaş
117 Senin Rabbin — ehâlîsi (hem nefislerini, hem yekdiğerini) ıslaahedib dururken de — O memleketleri (sırf) şirk yüzünden helak edecek değildi ya. Facebook'ta Paylaş
118 Eğer Rabbin dileseydi bütün insanları muhakkak ki bir tek ümmet yapardı. Onlar ihtilâf edici bir halde (işte böylece) devam edib gideceklerdir. Facebook'ta Paylaş
119 Rabbinin, rahmet (ine mazhar) etdiği kimseler müstesna. (Allah) onları bunun için yaratmışdır. Bununla beraber Rabbinin şu sözü de tastamam yerine gelmişdir: «Andolsun ki ben cehennemi bütün insan ve cinden (müstehık olanlarla) dolduracağım». Facebook'ta Paylaş
120 Peygamberlerin haberlerinden — onunla kalbini (tatmin ve) tesbîit edeceğimiz — her çeşidini sana kıssa olarak anlatıyoruz. Bunda, (bu sûre ile) de sana hak ve mü´minlere bir öğüd ve bir muhtıra gelmişdir. Facebook'ta Paylaş
121 Îman etmeyeceklere de ki: «Elinizden, gücünüzden geleni yapın. Biz de şübhesiz çalışıcılarız». Facebook'ta Paylaş
122 «Siz gözetleyin, biz de her halde gözetleyiciyiz». Facebook'ta Paylaş
123 «Göklerin ve yerin (sırr-ı) ğaybı Allahındır. Her iş Ona döndürülür, öyle ise Ona ibâdet et, Ona güvenib dayan. Senin Rabbin yapmakda olduğunuz şeylerden gaafil (ve habersiz) değildir». Facebook'ta Paylaş