وَأَنَّ عَذَابِي هُوَ الْعَذَابُ الْأَلِيمُ |
ARAPÇA LATİN |
Ve enne azâbî huvel azâbul elîm(elîmu). |
|
DİYANET İŞLERİ |
(49-50) Ey Muhammed! Kullarıma, benim elbette çok bağışlayıcı, çok merhametli olduğumu, azabımın da elem dolu azap olduğunu haber ver. |
|
DİYANET VAKFI |
Benim azabımın elem verici bir azap olduğunu da bildir. |
|
ELMALILI SADE |
bununla birlikte azabım da acı bir azaptır. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
(49-50) Kullarıma haber ver, Ben, şüphe yok ki Ben, yarlığayıcıyım, ziyâdesiyle esirgeciyim. Muhakkak ki, Benim azabım da o pek acıklı bir azaptır. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Fakat azabım da son derece acıklı bir azaptır. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Ve şüphe yok ki azâbım da pek elemli bir azaptır. |
|
İBN-İ KESİR |
Ve muhakkak ki azabım da elem verici bir azabtır. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Ve şüphesiz azabım; o acıklı bir azaptır. |
|
BEKİR SADAK |
(49-50) Kullarima Benim bagislayan, merhamet eden oldugumu, azabimin can yakici bir azap oldugunu haber ver. |
|
CELAL YILDIRIM |
(49-50) Kullarıma haber ver ki, gerçekten ben, evet ben, çok bağışlayan, çok merhamet edenim ve doğrusu azabım da çok elem verici bir azâbdır. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
«(Bununla beraber) benim azabım da elbette en acıklı azabın ta kendisidir o». |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Bununla beraber, azabım da çok acıklı bir azabdır. |
|
ALİ BULAÇ |
Ve şüphesiz azabım; o acıklı bir azaptır. |
|